Ana içeriğe atla

Hüsrev Paşa (Gazi Ekrem Hüsrev Paşa)

Gazi Ekrem Hüsrev Paşa veya kısaca Hüsrev Paşa (ö. Mart 1632), IV. Murad saltanatının devlet idaresinin annesi Kösem Sultan'ın elinde olduğu ilk dönemlerinde 6 Nisan 1628 - 25 Ekim 1631 tarihleri arasında üç yıl altı ay on dokuz gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

Hayatı

Boşnak asıllıdır. Enderun'da eğitimini yaptı. Silahtar olarak görev verildi. Saraydan çıkması yeniçeri ağalık görevi verilmesi ile oldu. 1625'te Hafız Ahmed Paşa sadrazam iken kendisine vezirlik payesi verildi ve kubbealtı veziri olarak görev yapmaya başladı.

1627'de Sadrazam Kayserili Halil Paşa azılı Celali lideri olan Abaza Mehmet Paşa'yı tenkil için hazırlanan sefere serdar oldu, ama Anadolu'da yaptığı askeri kampanya sonunda Abaza Mehmet Paşa'ya yenilip Tokat kışlağına çekilmek zorunda kaldı. 16 yaşında genç olan IV. Murat Valide Kösem Sultan ve saraylılardan ayrı olarak otoritesini ilk göstermesi Nisan 1628 başında Kayserili Halil Paşa'yı sadrazamlıktan azil etmesi ile oldu.

Sultan'ın emri ile yeni sadrazamın belirlenmesi için yeni bir meşveret meclisi toplandı. Bu mecliste yapılan görüşmeler ve tartışmalar sonunda Sultan Murat görüşmeler sırasında önerilen ve en genç vezir olan Hüsrev Paşa 6 Nisan'da sadrazam olarak Sultan Murat tarafından seçildi. 

Fakat siyasi gücü çok yüksek olan Topal Recep Paşa da bu meşveret meclisinde bulunmaktaydı ve Hüsrev Paşa'nın sadrazamlığa getirildiğinin bu mecliste açıklanması Recep Paşa'nın aksi müdahalesini doğuracağı düşünülerek sadrazamın Hüsrev Paşa olacağı kararı bu meşveret meclisinde açıklanmadı. 

Hüsrev Paşa'ya Diyarbakır Valiliği görevi verilerek hemen oraya doğru yola çıkartıldı. Arkasından daha hızlı olarak mühr-ü humayunu taşıyan kapıcılar kethüdası gönderildi. Kapıcılar kethüdası Hüsrev Paşa'ya İzmit'te yetişti ve mühr-ü humayunu onan teslim etti ve Hüsrev Paşa sadrazam olarak İstanbul'a döndü.

Hüsrev Paşa'nın sadrazam olarak yaptığı ilk icraat Sultan Osman döneminde Erzurum Valisi iken 1622'de isyan etmiş ve bir Celali isyancı olarak devlet gücü ile o zamana kadar yıllardır bir türlü tenkil edilememiş olan Abaza Mehmet Paşa'ya karşı kendinin serdarı olduğu bir sefer tertip etme oldu. 

Hüsrev Paşa kurulan ordu ile Abaza Mehmet Paşa üzerine gitti ve onu Erzurum kalesinde buldu. Toplarla donatılmış Osmanlı ordusunun Erzurum kalesini kuşatmasından sonra Abaza Mehmet Paşa 18 Eylül'de teslim oldu. Sadrazam Hüsrev Paşa 9 Aralık 1628'de asi paşa ile İstanbul'a döndü ve büyük bir zafer alayı ile karşılandı. 

Bu alayda teslim olan Abaza Mehmet Paşa yanında Safevi hükümdarı Şah Abbas'ın Kars valisi olan ve aynı seferde esir edilen "Köse Sefer Paşa"'da halka gösterildi. Sultan Murat ağabeyi II. Osman'ın intikamını almak hedefiyle isyan etmesi ve gösterdiği şecaat ve mertlik dolayısıyla Abaza Mehmet Paşa'yı beğenmekteydi ve onu affedip Bosna Beylerbeyliği'ne atadı.

Hüsrev Paşa bu galibiyetinden manevi destek alarak Safevi hükümdarı Şah Abbas eline geçmiş olan Bağdat'ı geri almak hedefiyle 1629'da yeni bir doğu seferine çıktı. Ordu Üsküdar'dayken bir sağanak fırtına ve kabaran seller yüzünden çadırlı ordugah büyük zarar gördü ve ordudaki batıl itikatlara inanlar bunu yeni seferin başarısız olacağına işaret olarak gördüler. 

Doğu'da Konya ve Halep arasında ordu ilerken bu yerelerde bulunan yerel ahalinin ordunun arkasından ihanet yapmaması için, özellikle Alevilere ve Alevi olduğu şüphesi veren her yerli şehir, kasaba ve köy halkına büyük bir kırım uygulandı. Bu nedenle Hüsrev Paşa'nın ünü "vurucu" ve "lüzumsuz yere kan dökücü" olarak yayıldı. "Cüzi bir şüpheden adam öldürttüğü", "öldüreceği kimseleri önüne getirerek otağında iskemle üzerinde oturup katillerini seyrettiği" bildirilmektedir. 

Modern yabancı tarihçiler bu icraatı ile Hüsrev Paşa'nın binlerce Anadolu sakinini ve bu arada protesto eden yerel Osmanlı idarecilerini de öldürttüğü ve halkı Merkezi devletten daha da gocundurduğunu belirtmektedirler. 

Fakat yerel Kürt şeyh ve aşiret liderlerinin desteğini sağladı ve Batı Irak'a yerel direniş görmeden girdi. 15 Ekim-15 Kasım 1629'da Bağdat'ı kuşatma altına aldı. Fakat erzak ve levazım yetiştirilmesi zorlukları, Bağdad Safavi ordusunun ciddi direnişi ve zaman zaman çok etkili huruç hareketleri ve Osmanlı ordusunda olan disiplinsizlik dolayısıyla bu kuşatma başarılı olmadı. 

Hüsrev Paşa ordu ile Mardin'e çekildi ve o kış, 1630 yılı ve 1631 yılının büyük bir kısmında Mardin'de vakit geçirip tekrar Bağdat üzerine gitmekten kaçındı. Bu dönemde Hüsrev Paşa hakkında şikayetler İstanbul'a duyuruldu. Bu şikayetlere göre yerel halk ve hatta ta Anadolu içlerine kadar "yapmadığı kötülük bırakmayan ve en akla gelmeyen işkenceleri uygulamaktan" çekinmediği ve "Celali başbuğlari gibi davrandığı" hakkında idi. 

Bu kımıldamazlık ve gittikçe artan şikayetler İstanbul'daki Sultan IV. Murat ve merkezi devlet tarafından uygun görülmedi ve Eylül 1631'de Hüsrev Paşa sadrazamlıktan azledildi ve yerine ikinci defa Hafız Ahmed Paşa sadrazam oldu.

Hüsrev Paşa azlolunduktan sonra Tokat'a geldi. Yeni sadrazam Hafız Ahmed Paşa bu orduda bulunan kapıkulu ocak askerlerinin kış gelmeden biran evvel İstanbul'a dönmeleri için karar aldı. Hüsrev Paşa'nın İstanbul'a geri dönen kapıkulu "güçlerini İstanbul'a dönünce kendi lehinde ayaklanma çıkartmaya teşvik ettiği ve Deli İlahi, Rum Mehmed, Baba Ömer, Kınalıoğlu, Kör Ali, Köşe Şaban gibi sipahi zorbalarını Anadolu'da yaygın olarak soygunlara yapmaya gönderdiği haberleri İstanbul'a yetişti.

İstanbul'a geri dönen kapıkulu ocak askerleri ise doğuda sanki bir zafer kazanmışca hareket etmeye ve taşkınlıklar yapmaya başladılar. Bu ortamı sadrazam aleyhinde kullanma fırsatını gören Topal Recep Paşa harekete geçti ve özellikle Boşnak ve Arnavut asıllı yağmacı zorbaları başkentte karışıklık çıkartmak için teşvik etti.

7 Şubat 1632'de ilk asker ayaklanması başladı. Atmeydanı'nda toplanan sipahi ve diğer kapıkulu askerleri Hüsrev Paşa'nın azledilmesi aleyhinde de olarak isyan ettiler. Topkapı Sarayı üzerine binlerce asker, ulema ve şehirli insan yürüdü. IV. Murat iki defa ayak divanına çıkma zorunda kaldı; sadrazam Hafız Ahmed Paşa atılan taşla atından düşürüldü ve Sultan ikinci kez ayak divanına çıktığında Hafız Ali Paşa isyancılar tarafından öldürülüp paramparça edildi. Sultan IV. Murat pek istemeyerek Topal Recep Paşa'yı sadrazam yaptı.

Fakat İstanbul'da olan askeri isyan ve zorbalık olaylarının Hüsrev Paşa ile Topal Recep Paşa'nın Sadrazam Hafız Paşa'ya karşı komplolarında ortaya çıktığını Sultan IV. Murat bilmekteydi ve Hüsrev Paşa'yı elimine etmek için tertip aldı. Diyarbakır Valiliği'ne tayin edilmiş olan Murtaza Paşa'nın eline verilmiş bir gizli hatt-ı hümayun gönderildi ve bunun icabı olarak Mart 1632'de Hüsrev Paşa'nın Tokat'ta boyunu vurularak idam edildi.

Hüsrev Paşa katledildikten sonra bile politik karmaşıklığa katkıda bulundu! 2 Mart 1632'de Hüsrev Paşa'nın başı İstanbul'a vardığında yine Recep Paşa kışkırtması ile isyan eden kapıkulu askerinin elebaşı olan zorbalar harekete geçtiler. Hüsrev Paşa'nın öldürülmesine neden olanlardan onun intikamını alınmasını istediler.

Değerlendirme

Yaşamış olduğu dönemde yazan tarihçi Atayi onu şöyle değerlendirmektedir:

Mağrur, gözüpek, vurucu, kan dökücü

Şair Nefi onun hakkında "kisver-gir" matlahlı çok beğenilen bir kaside yazmıştır. Bu kasideden örnek bir beyit şudur:

Âferin ey alem efrâkte serdar-ı dilir
Saf-der-i kal'a-kuşa saf-şiken u kisver-gir

Naima tarihi Hüsrev Paşa'nın hizmeti, seçiyesi, kan dökücülüğü hakkında ayrıntılı bilgiler sağlamaktadır.

Modern tarihçilerden Uzunçarşılı onu şöyle değerlendirmektedir:

Azim ve irade sahibi, orduyu zabt ve rapta muktedir, doğrulukla tanınmış bir vezir ise de fevkalade gazaplı, kendini beğenmiş, lüzumsuz yere çok kan dökücü idi.

Eserleri

Afyonkarahisar civarında bulunan "Hüsrev Paşa Hanı"'nı yaptırmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ KRONOLOJİSİ

  OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ Osmanlı Padişahları Sıralaması ve Soy Ağacı  OSMANLI PADİŞAHLARI  - ERTUĞRUL GAZİ - OSMAN GAZİ HAN   ---- Osman Gazi Han Dönemi 1281-1324 ---- Osman Gazi Han Kronolojisi - Orhan Gazi Han   ----Orhan Gazi Han Dönemi (1324-1362) - I. Murad (1359 – 1389) I. Bayezid – Yıldırım Bayezid (1389 – 1402) I. Mehmed (1413 – 1421) II. Murad (1421 – 1451) Fatih Sultan Mehmed (1451 – 1481) II. Bayezid (1481 – 1512) Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520) Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566) II. Selim (1566 – 1574) III. Murad (1574 – 1595) III. Mehmed (1595 – 1603) I. Ahmed (1603 – 1617) I. Mustafa (1617 – 1618 / 1622 – 1623) Genç Osman (1618 – 1622) IV. Murad (1623 – 1640) İbrahim (1640 – 1648) IV. Mehmed (1648 – 1687) II. Süleyman (1687 – 1691) II. Ahmed (1691 – 1695) II. Mustafa (1695 – 1703) III. Ahmed (1703 – 1730) I. Mahmud (1730 – 1754) III. Osman (1754 – 1757) III. Mustafa (1757 – 1774) I. Abdülhamid (1774 – 1789) III. Selim (1789 – 1807) IV. Mu...

Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922)

  36 - Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922) Babası: Sultan Abdülmecid Annesi: Gülistü Kadın Efendi Doğumu : 2 Şubat 1861 Vefatı: 15 Mayıs 1926 Saltanatı: 1918 - 1922 (4) sene Mehmed Vahidüddin de 2 Şubat 1861 İstanbul 'da doğmuştur. Orta boylu, zayü fakat kuvvetli bir vücudu vardı. Kıymetli ulema tarafından iyi bir tahsil yaptırıldı.Tahta çıktığında Osmanlı Devleti en kötü günlerini yaşıyordu. Birinci Dünya Savaşında kendi cephelerimizde gâlip gelmemize rağmen yenik çıkmıştık. En ağır şartları ihtiva eden Mondros ve Sevr anlaşmaları yapıldı. Devletin tamamen elden çıktığını gören padişahın yüksek seviyede bir gizli toplantı yaparak zamanının kabiliyetli subaylarına, Anadolu 'ya geçip milleti istilâcılara karşı ayaklandırıp teslim olmamalarını tavsiye ettigi söylenir. Anadolu'da Milli kıyam harekâtı oldu. Milli Meclis teşekkül etti. Yeni meclis Padişahlığı kaldırarak, Cumhuriyet idaresini kabul etti. Zaten İstanbul işgal altında idi. Padişahın elinde ne bir kuvvet ve ne de ...

II. Abdülhamid (1876 – 1909)

34 - II. Abdülhamid (1876 – 1909) Sultan İkinci Abdülhamid, 21 Eylül 1842 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın Efendi’dir. Annesi Çerkezdir. Sultan İkinci Abdülhamid çok küçük yaşta iken annesini kaybettiği için öksüz büyüdü ve onu üvey annesi Piristu Kadın yetiştirdi. Çocukluğunda çok zayıf bir bünyeye sahip olan Sultan İkinci Abdülhamid sık sık hasta olurdu. Babasının padişahlığı sırasında bu durumu yüzünden özel ilgi gördü. Çok hoşgörülü bir ortamda büyüdü. Kültür derslerinin yanında musiki dersleri aldı ve piyano çalmayı öğrendi. Bekârlığı sırasında çok serbest bir hayat yaşayan Sultan İkinci Abdülhamid, evlendikten sonra tüm boş zamanını ailesiyle, çocuklarıyla geçirmeye başladı. Sultan İkinci Abdülhamid, yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti’ni uyguladığı politikalarla 33 yıl ayakta tutmayı başarmış bir padişahtır. Hayırsever ve cömert bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid, sıradan bir vatandaş gibi yaşardı. Yunan seferi sırasında, kend...