Ana içeriğe atla

Kadı (Osmanlı İmparatorluğu)

Kadı (Osmanlı İmparatorluğu)

Ayrıca bakınız: Kadı ve Osmanlı hukuku

Kadı, Osmanlı Devleti'nde kaza adı verilen yerleşim yerlerine belli bir süre için merkezi yönetim tarafından atamış, görev bölgesindeki şer'i ve idari yargıdan tek başına sorumlu olan ayrıca mülki idare amiri, yerel yönetici ve emniyet müdürlüğü görevlerini yerine getiren bir kamu görevlisidir.

Kadıların doğrudan ve bizzat ilgilendiği konular adli içerikli konulardı. Diğer görevlerdeki işlevleri doğrudan işi yapmak yerine işlemleri denetlemektir. II. Mahmut dönemindeki reformlar sırasında belediye ve güvenlik ile ilgili görevleri, Tanzimat Dönemi'nde ise idari görevleri alınmış ve sadece yargı işleri ile uğraşır olmuşlardır. Kadılık kurumu, 1924 yılında Türk idari ve adli teşkilatından tamamen kaldırılmıştır.

Kadılar, bir hukuk adamı olarak bağımsız ve padişahın mutlak yetkisine sahip vekili idiler. Görev yaptıkları bölgede hiçbir makamdan emir almadan tamamen bağımsız biçimde hareket etmekle birlikte yalnızca padişaha ve Divan'a karşı sorumlu idiler. 

Şer'î hukuku uygulamakla yükümlü oldukları için merkezi hükûmet memuru olduğu kadar ahalinin de devlet karşısındaki temsilcisi ve sözcüsü durumunda idiler. Bir olay ve şikayet halinde diğer kadılar tarafından teftiş edilmekteydiler. İncelenmesi gereken yolsuzlukları tahkik ve teftişle görevli toprak kadılığı denen seyyar kadılıklar da mevcuttu.

Kadıların atanması

Kadılık, Osmanlı Devleti'nde belli başlı başına bir meslek olarak görülmüş; medrese tahsili olan ve hukuk bilgisi olan kişiler kadı olmuştur. Osmanlı Devleti'nde ilk kadının Osman Gazi tarafından atandığı bilinir. Başlangıçta kadılar kazaskerlerin merkezi otorite ile yazışmaları sonucu padişah tarafından tayin edilmekteydi; II. Mehmed'in yönetimi devralmasıyla birlikte tayinlerde yeni düzenlemeler yapılmıştır. Kadı olarak atanacak kişilerde kazaskerlerin teklifi önem kazanmış ve nihayetinde veziriazam tarafından değerlendirilerek kadı olarak atamaların yapılmasına başlanmıştır.

Osmanlı medreselerinde eğitimini tamamladıktan sonra ilim ehli olarak kalmak niyetinde olmayan gençlerin önündeki ikinci seçenek, kadı olarak atanmaktı. Kadı unvanıyla atanmak niyetinde olan adaylar ilk önce padişah huzurunda sınava tabi tutulmaktaydılar. Bu kural 18. yüzyıldan itibaren değişmiş, adaylar kazasker huzurunda sınava alınmışlardır. Sınavı kazanan adaylar, kazaskerlik dairelerinden birine kayıt yaptırmak zorundaydılar.

Adaylar, büyük bir merkezdeki kadı mahkemesinde en az beşer kişi olmak üzere stajyer olarak görevlendirilirdi. Üç-beş yıl staj yaptıktan sonra kadı adayları İstanbul'a gelip bir sene mülazemet (asistanlık) ile vakit geçirir ve daha sonra alt kademedeki kazalardan birinin kadılığına tayin edilirdi. Kadıların tayin, azil ve nakil işlemleri Anadolu ve Rumeli kazaskerlikleri tarafından yapılırdı. Her yeni hükümdarın cülusundan sonra kadıların görevlerinin yeniden tayin ve tasdiki gerekliydi.

Kanuni Sultan Süleyman devrinden sonra Osmanlı Devleti'nde makam sahibi olan kişilerin çocuklarının - medrese mezunu olmasalar bile -kadılık memuriyetine atanmaları sıkça görülen bir durum haline gelmiştir.

Görevleri ve görev süreleri

Kadılar, görev yaptıkları kaza birimlerinde padişah adına hem mülki amirliği, hem belediye başkanlığı hem de hâkimlik makamını temsil etmekteydiler. Kadıların doğrudan ve bizzat ilgilendiği konular adli içerikli konulardı. Diğer görevlerde doğrudan işi yapmak yerine işlemleri denetleyen bir kişi olarak görev yapmışlardır.

Mevleviye payesine sahip büyük kadılar bir sene, kaza kadıları yirmi ay süre ile atanmıştır. Mahalli halk ile yakınlaşmalarının önlenmesi için sürenin kısa tutulduğu düşünülür.

Adlî görevleri

Kadılar görev yaptıkları yöredeki şer'i mahkemelerde pek çok konuda davaya bakmakla görevliydi; nikâh, izdivaç, miras bölüştürme, yetim ve mal-i gâibin muhafazası, vasi tayin ve azli, vasiyetlerin ve vakıfların hükümlerine riayet edilmesinin nezareti, cürüm ve cinayet ve sair bütün davalara şer'i mahkemelerde kadılar bakmakta ve Hanefi mezhebine göre hüküm vermekteydiler. Kadılar davaları camilerde görmekteydi; kendi evini de mahkeme olarak kullanabilmekteydi.

Kadı görev yaptığı bölgede noter olarak da hizmet vermiştir. Noterlik hizmeti kapsamındaki görevleri vakfiye düzenleme, varis atama, alacak verecek senetleri yapmak, yetim mallarının nasıl idare edileceğini belirleme, tapu kayıtlarını düzenlemek, evlenme, boşanma gibi görevlerdir.

İdari ve Belediye görevleri

  • Kadının başlıca idari görevleri şunlardı:
  • Şehrin yönetimini ve asayişini sağlamak,
  • Esnaf loncalarının denetimi,
  • Üretimin ve pazar yerlerinin kontrolü,
  • Cami, vakıf ve okul yönetimlerinin denetlenmesi,
  • Şehrin imar düzeninin sağlanması.
  • Kadıların başlıca beledî görevleri şunlardır:
  • Şehrin genel düzenini ve çevre temizliğini sağlamak,
  • Pazar yerlerinin düzenli olarak kurulmasını temin etmek,
  • Çarşı ve pazarlarda satılan ürünlerin fiyat kontrolünü yapmak,
  • Esnafın ticari amaçla kullandığı ölçü aletlerinin kontrolünü yapmak,
  • Bölgede gerekli olan imar ve düzenleme faaliyetlerini gerçekleştirmek,
  • Halkın sürekli olarak ihtiyaç duyduğu temel maddelerin karaborsaya düşmesini önlemek,
  • Düzeni sağlayabilmek için tembihlerde bulunmak ve gerekli gördüğü yerlerde tedbir ve yasaklar koymak,
  • Emir ve yasaklara uymayanlara gerekli cezaları vermek.

Yardımcıları

Geniş bir bölgede bütün davaları göremeyen kadının nâibleri vardı; naibler kadının görevlerini kendi nahiyelerinde yerine getirirlerdi.[3] Şehrin asayişini sağlamakta kadıya subaşı, asesbaşı, kalelerde dizdarlar gibi görevliler yardımcı olurdu. Kadı şehrin imar nizamını mimarbaşı ile birlikte sağlardı. Mahalle imamı, müftüler ve mahkeme kâtipleri de kadılara görevlerinde yardımcı olurdu.

Görevden alınma ve istifa

Kadılar hukuki görevlerini yerine getirirken kasıtlı olarak hukuka aykırı bir karar almadıkça ve mülki ve beledi görevlerini sebepsiz olarak ihmal etmedikçe görevden alınmaları veya süreleri dolmadan görev yerlerinin değiştirilmesi söz konusu olmamıştır. 

Ancak kadılar kendi istekleri doğrultusunda görevlerinden istifa edebilirler ve karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle iki kadı kendi aralarında görev yerlerini değiştirebilirlerdi. İstifanın kabuülü ve görevden alınma ancak görevini kötüye kullanma, yolsuzluk olaylarına karışma, bir rahatsızlık sonucu kör, sağır, dilsiz olma gibi belli şartlarda gerçekleşirdi.

Kadılık kurumunun çöküşü

Osmanlı Devleti'nin askeri, siyasi ve idari yapılanmasında güç kaybetmeye başlamasıyla meydana gelen çözülme sürecinde adli teşkilatlanma da olumsuz etkilenmiştir. 

19. yüzyılda gerçekleşen sanayi devriminden sonra ucuz ve bol olan mallarını Osmanlı topraklarında satmak isteyen Avrupalı tüccarların Osmanlı halkı ile kurduğu ticari ilişkiler sırasında doğan sıkıntılarını kadıların huzuruna götürmek yerine tüccar heyetlerine başvurmaları sonucu ticaret mahkemeleri kurulmuş ve bu durum kadılık kurumunun sonunu hazırladı. 

Kadılık mesleğinin gelirinin iyi olmaması ve saygınlığını yitirmesi sonucunda bu mesleğe ilgi azaldı; mahkemelerde medrese mezunu kadılar yerine naipler söz sahibi oldular. 

Halkın aralarındaki ihtilafları çözmek için maddi yönden ucuz olan ve zaman bakımından tasarruf sağlayan bir yol olarak müftülerden fetva almayı tercih etmesi sonucu gelirleri azalan yargı mensupları rüşvet olaylarına karışmaya başladı; ülkeden yargı mensuplarına karşı güvensizlik arttı.

Kadıların güvenlik ve belediye alanındaki görevleri II. Mahmut dönemindeki reformlar sırasında, idari görevleri Tanzimat döneminde ellerinden alındı. 1879'daki adli düzenlemeler sonucu savcılık kurumu, avukatlık ve noterlik unsurları sisteme dahil edildi. Cumhuriyetin ilanından sonra laik bir sisteme geçildi ve artık ihtiyaç duyulmayan Şer'i mahkemeler tamamen ortadan kaldırıldı. 

1924 yılında kabul edilen 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreselerin kapatılması sonucu kadı yetiştirilebilecek bir eğitim kurumu kalmadı. Bununla birlikte aynı yıl kabul edilen 469 sayılı Mehakimi Şer'iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilâtına Ait Ahkâmı Muaddil Kanun'la kadılık kurumu, Türk idari ve adli teşkilatından tamamen kaldırıldı.

Uygulamalar ve gelişmeler

Fermân ilan edildikten sonra ayrıntılı bir şekilde devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'de yer almış, daha sonra her şehrin meydanında okunması, sancak ve kazalarda halka anlatılması emredilmiştir. Bâb-ı Âli, yeni bir sürecin başladığını göstermek için her yerde donanma alayları dizmiş, sürecin bir şölen havasında başlamasını istemiştir. Yeni yasa ve düzenlemelerin eskileriyle çatışmamasına özellikle önem verilmiştir, yeni kurumlar açılırken eski kurumlar kapatılmamış, kurumlar bir süre birlikte işletilmiştir. Yeni yasalar önce merkezi otoritenin güçlü olduğu Bursa, Edirne gibi bölgelerde denenmiştir. Tanzimat fermanını izleyen ilk yirmi yılda devlet bir dizi önemli yeniliğe kapılarını açmıştır:

Hukuk alanındaki yenilikler

Tüm vatandaşlar "Osmanlı vatandaşı" sayılarak din farklılıklarına bağlı ayrıcalıklar kısmen kaldırıldı.

1840'ta bazı maddeleri Fransız Ceza Yasasından alınan yeni Ceza Kanunnamesi hazırlandı. 1858'de tümüyle Batı kaynaklarından esinlenen ikinci Ceza Kanunnamesi kabul edildi.

1850'de Fransız Ticaret Kanunu esas alınarak hazırlanan Ticaret Kanunnamesi yürürlüğe girdi. Bu kanunla faiz, anonim şirket ve kambiyo senedi kavramları ilk kez Osmanlı hukukunda yer aldı.

1840'tan itibaren ceza ve ticaret davalarına bakmak üzere, laik ilkelere göre işleyen nizamiye mahkemeleri kuruldu; bu mahkemelere Müslümanların yanı sıra gayrimüslim yargıçlar atandı. 1853'te cinayet davalarında gayrimüslimlerin de tanıklık yapabileceği kabul edildi. 1851'de ticaret mahkemeleri kuruldu.

1858'de homoseksüellik, Osmanlı İmparatorluğu'nda bir suç olmaktan çıkarıldı.

Mali alandaki gelişmeler

1841-1842 yılında ilk bütçe hazırlandı, 1846-1847 yılında ise ilk modern bütçeye geçildi.

Vergilerin, mükellefler arasında düzgün ve gelirlere göre dağıtılması amaçlandı.

Devlet görevlilerinin halktan resmi vergiler dışında aldıkları vergiler yasaklandı.

1840'ta Kaime-i Nakdiye ismiyle ilk kâğıt para dolaşıma sokuldu.

1854'te Kırım Savaşı'nın maddi yükünü karşılamak için tarihte ilk kez dışarıdan borç alındı. Borç Birleşik Krallık'tan alınmıştır.

Askeri yenilikler 

Askerlik hizmetinin yurtsal bir görev olduğu ilan edilerek zorunlu askerlik başlatıldı. 1843'te ilan edilen bir yasayla askerlik yaşı 20, zorunlu askerlik süresi 4 yıl olarak kabul edildi.

1847'de gayrimüslimlerin de orduya girip albay rütbesine kadar yükselmesi kararlaştırıldı.

Avrupa gezisinde Avrupa ülkelerin donanmalarına hayran kalan Sultan Abdülaziz yeni bir donanma kurulması için emir verdi, çok güçlü bir donanma kuruldu.

1867'de Serasker Hüseyin Avni Paşa'nın öncülüğünde Bahriye Nezareti kuruldu, askeri yapı yenilendi, terfi sistemi düzenlendi.

Eğitim alanındaki gelişmeler

1846'da Mekatib-i Umumiye Nezareti kuruldu. 1848'de Darülmuallim (öğretmen okulu) açıldı. Harbiye, Bahriye ve Tıbbiye dışındaki okulların kontrolü bu bakanlığa verildi.

Rüştiyelerin açılmasına hız verildi.

1859'da çağa uygun sivil bürokrat yetiştirmek amacıyla Mekteb-i Mülkiye-i Şahane, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kuruldu.

1868'de Fransızca eğitim ve batılı anlamda ilk eğitim verecek olan lise ile üniversite arasında bir kurum olan Galatasaray Sultanisi açıldı.

1869'da Fransız eğitim sistemini örnek alan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayınlandı.

1870'te Dârülmuallimât adında kız öğretmen okulu açıldı.

Devlet memuru yetiştirmek amacıyla, Mekteb-i Maarif-i Adliye kuruldu (II. Mahmut).

Sanayileşme Hamlesi

Devlet eliyle atölye ve tesis kurulmasını amaçlayan sanayileşme başladı. Önce Yedikule-Küçükçekmece arasında 130 metre uzunluğunda bir tür sanayi parkı kuruldu.

Zeytinburnu'nda demir işleme ve makine imalathanesi, kumaş ve pamuklu çorap üretim tesisi, buradaki fabrikalar için teknik eleman yetiştirecek bir okul açıldı.

Bakırköy'de baruthanenin yanına bir iplik bükme, dokuma ve pamuklu basma fabrikası, Hereke'de bir pamuklu dokuma fabrikası kuruldu.

Yol yapımına önem verilmiştir.

Devlet memurlarının yerli kumaş kullanması zorunluluğu getirildi.

Ancak Birleşik Krallık ile yapılan 1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması, bu dönemde Osmanlı'nın zararına gelişmiş, dışa bağımlılığı artırmıştır.

Bu gelişmelere rağmen sanayi makinelerinin Avrupa'dan ithal ediliyor olması ve nitelikli eleman eksikliği yüzünden yeterli bir sanayi pazarı oluşturulamadı.

1867'de devlet görevlilerine karşı açılan davaları görmek için Şura-yı Devlet (Danıştay) kuruldu.

Tanzimat bazı Müslüman gruplar tarafından olumsuz tepki gördü; frenkleşme ve gâvurlaşma olarak nitelendirildi, Tanzimatçıların amaçladığı merkeziyetçi yapı ise başıbozuk bölgelerin valilerini tedirgin etti. Halep, Bosna, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kimi aileler çocuklarının zorunlu askerlik uygulamasıyla askere alınmasına karşı çıktı.

Tanzimat'ın Müslüman-gayrimüslim eşitliği ile birlikte Hristiyan mezhepler arasında da eşitlik getirmesi, diğer mezheplere göre daha güçlü ve ayrıcalıklı olan Ortodoks uyruğu tedirgin etti.

Dış dünyada ise Birleşik Krallık ve Fransa Tanzimat'ı olumlu karşılarken, Rusya bunun Osmanlı üzerindeki Batılı etkiyi arttıracağını düşünüp fermanı olumsuz karşıladı. Avusturya'da iktidardaki saltçılık(mutlakiyet) yanlısı Prens Metternich fermanı olumsuz karşılarken, Kavalalı Mehmet Ali Paşa fermânın amacını sezdi ve bunu kendisine karşı yapılan bir "şah hamlesi" olarak nitelendirdi.

Abdülaziz döneminde güçlenen Yeni Osmanlılar ise Tanzimat'ın bazı uygulamalarına karşı çıktılar ve birçoğu sürgüne gönderildi veya yurt dışına kaçtı.

Ayrıca bakınız

  • Tanzimât Hatt-ı Şerif-î, ( Tanzimât Fermânı, 3 Kasım 1839)
  • Islâhat Hatt-ı Hümâyûn-û, ( Islâhat Fermânı, 18 Şubat 1856)
  • Osmanlı Devleti Tarihi Zaman Çizelgesi


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ KRONOLOJİSİ

  OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ Osmanlı Padişahları Sıralaması ve Soy Ağacı  OSMANLI PADİŞAHLARI  - ERTUĞRUL GAZİ - OSMAN GAZİ HAN  ---- Osman Gazi Han Dönemi 1281-1324 ---- Osman Gazi Han Kronolojisi - Orhan Gazi Han ----Orhan Gazi Han Dönemi (1324-1362) - I. Murad (1359 – 1389) I. Bayezid – Yıldırım Bayezid (1389 – 1402) I. Mehmed (1413 – 1421) II. Murad (1421 – 1451) Fatih Sultan Mehmed (1451 – 1481) II. Bayezid (1481 – 1512) Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520) Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566) II. Selim (1566 – 1574) III. Murad (1574 – 1595) III. Mehmed (1595 – 1603) I. Ahmed (1603 – 1617) I. Mustafa (1617 – 1618 / 1622 – 1623) Genç Osman (1618 – 1622) IV. Murad (1623 – 1640) İbrahim (1640 – 1648) IV. Mehmed (1648 – 1687) II. Süleyman (1687 – 1691) II. Ahmed (1691 – 1695) II. Mustafa (1695 – 1703) III. Ahmed (1703 – 1730) I. Mahmud (1730 – 1754) III. Osman (1754 – 1757) III. Mustafa (1757 – 1774) I. Abdülhamid (1774 – 1789) III. Selim (1789 – 1807) IV. Mustafa (1...

II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmed)

  II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmed)  Babası : İkinci Sultan Murad  Annesi . Huma Hatun  Doğumu : 29 Mart 1432  Vefatı : 3 Mays 1481  Saltunatı : 1451 - 1481 (30) sene Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, uzun boylu, dolgun yanaklı, kırmızı - beyaz tenli, kırık burunlu, kolları adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemasından birisi idi. Yedi tane yabancı lisan bilirdi. Âlim, şâir ve sanatkârları toplar ve onlarla sohbetten çok hoşlanırdı. Gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir kumandan ve idareci idi. Yapacağı işler hususunda, en yakınlarına bile hiç birşey sızdırmazdı. Fatih Sultan Mehmed'in ömrü seferlerle geçti. Yıkılmaz diye bilinen Bizans'ı yıktı. İstanbul'u fethetti. Ayasofya kilisesini câmiye çevirdi. Kryamete kadar câmi olarak kalmasını istedigi bu muhteşem mâbed için mükemmel bir vakfiye yazdırttı.  (Bu,vekâlet Arşivi Tapu Defterleri No:20, 27, 167, 251 ) 1127 sene kilise, 481 sene de câmi olarak kullanılan Ayasofya, 1934'de müze...

Abdülmecid (1839 – 1861)

  32 - Abdülmecid (1839 – 1861) Sultan Abdülmecid, 25 Nisan 1823 günü doğdu. Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan’dır. Sultan Abdülmecid, babasının arzusu yönünde bir eğitim ve terbiye gördüğü için ıslahatçı fikirlere sahipti. Batı âlemine karşı hayranlık besliyordu. Babasının vefatı üzerine, henüz 17 yaşında iken Osmanlı tahtına oturdu. Devletin ilerleyişi için Avrupaî hayat tarzının ülke çapında yaygınlaştırılmasını istedi. Saltanatının henüz dördüncü ayında ilân ettiği Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu sebebiyle Tanzimat Dönemi padişahı olarak şöhret bulmuştur. Sultan Abdülmecid, batılı yazarların takdir ve sevgiyle andıkları bir padişahtı. Âdil, merhametli, ıslahatçı, yenilikçi bir insan olan Sultan Abdülmecid, 25 Haziran 1861 tarihinde, 39 yaşında iken İstanbul’da veremden dolayı vefat eden Sultan Abdülmecid, Yavuz Sultan Selim’in türbesi yanındaki mezarına defnedildi. Sultan İkinci Mahmud, ölüm döşeğinde iken, Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmış olan Kavalalı M...