Ana içeriğe atla

İstanbul Kuşatılıyor

İstanbul Kuşatılıyor 

II. Mehmet, İstanbul’u almaya karar vermişti. İlk hazırlıklardan sonra, dedesinin babası Yıldırım’ın yaptırdığı Anadolu Hisarı’nın karşısında muazzam bir kale yaptırmaya girişti. 

Burası, boğazın en dar yeriydi. İşçileri teşvik için padişah ve vezirlerinde taş taşımış oldukları bu kale bitince boğaz tamamen Türklerin egemenliği altına alınmış oldu.

Kaleye II. Mehmet «Boğazkesen» adını verdi. Bu arada, Anadolu Hisarı da onarıldı. Bu kalelerden karşılıklı atılacak gülleler karşısında hiçbir gemi, izinsiz olarak, Karadeniz’den Marmara’ya , Marmara’dan Karadeniz’e geçemeyecekti. 

II. Mehmet İstanbul’un surlarını yıkabilmek için o günkü topları daha da geliştirmeyi, çapını çok büyütmeyi düşünmüştüm. Matematik'te büyük bir dehaydı, balistik alanındaki keşifleri sayesinde Türk topçuluğunu korkunç bir hale getirdi.

İlk defa havan topunu buldu. Çizdiği taslaklara göre Edirne’de toplar döktürdü; tecrübe atışları yaptırdı. Bu toplar, dünyanın en büyük kalesi olan Bizans’ı artık yıkabilirdi. Büyük topun barutla fırlatılacak taş güllesinden atılma denemesi yapılacağı, halkın heyecana düşmemesi için, önceden bildirdi.

Gerçekten, baruta ateş verilip de iki tonluk gülle fırlayınca, gümbürtüsü 15-20 km. uzaktan işitildi. Gülle 1,5 km uzakta toprağa saplanıp kalmıştı; açtığı çukurun derinliği 1 kulaçtı. 

Büyük top, Edirne’den 60 mandayla çekilerek, 400 askerin yardımıyla, 1453 Şubatı'nda İstanbul önüne getirildi, Mart içinde de şehir surlarının 7-8 km uzağında bir yere konuldu. Ayrıca, kuşatmada kullanılması kararlaştırılan silahlar arasında, uçan alevli bombalar da vardı.

II. Mehmet, havan topunu keşfederken, klasik mancınık silahını düşünmüş, bu bombaları yaptırmıştır. Bombalar, surların üzerinden aşıp, şehrin içine düşecekti.

II. Mehmet 6 Nisan’da Bizans’ı kuşattı. 11 Nisanda da 5 günlük kuşatmanın verdiği tecrübeye göre, bataryalarını yer değiştirerek, yeniden düzenledi. 18 Nisan’da adalar alındı. 22 Nisan gecesi bir mucize başarıldı : 67 gemilik Türk donanması karadan yürütülerek haliç’e indirildi.

Böylece, Bizans’ın bütün ümitleri kırılmış oldu. 

Haliç’e İniş 

Türk donanması, geceleyin sırtları, tepeleri aşıp Haliç’e yaklaşıyoruz. Bizanslılar bunları gördülerse de, Haliç’teki Bizans donanması Zağanos paşanın Kasımpaşa sırtlarından açtığı müthiş ateşin etkisinde olduğundan hiç bir şey yapamadılar.

«İnce» (hafif) Türk donanmasının kızaklar üzerinden Haliç’e indiği bildirildiği andan başlayarak imparator için, bu gemileri yok etme çaresini düşünmekten önemli bir şey kalmamıştı. 28 Nisan’daki Bizans baskını, 150 Bizans gemicisinin Türk toplarının ateşi altında Haliç’te boğulmasıyla sonuçlandı. Bir tek Türk gemisi bile yakılamadı. 

5 Mayıs’ta, Beyoğlu tepelerine de Türk topları yerleştirildi. Böylece, düşmanın deniz kuvvetleri savaşın sonuna kadar Haliç’te eli kolu bağlı kalmaya mahkum edildi. Oysa Haliç’e inen Türk gemileri ince teknelerdi, Bizans ve Venedik gemilerinin iriliğiyle kıyaslanamazdı. Oradaki donanmanın Haliç’e indirildiği gün, 1000 den fazla fıçı , duba, sandal üzerinde bir gece içinde muazzam bir köprü kuruldu. 

Bunun üzerinden beş kişi rahatça yan yana geçebiliyor, toplar yürütülebiliyordu.Bu Türk tekniğinin bir harikası idi. II. Mehmet’in karadan donanma yürütmesi hakkında bu hükümdarın amansız düşmanı olan Bizans tarihçisi prens Dukas bunları söylemekten kendini alamamıştır : «Böyle bir harikayı kim gördü, kim işitti ? zamanımızın iskenderi olan II. Mehmet karayı denize çevirdi, gemileri, dalgalar yerine, dağların tepelerinden geçirdi.»

Bizans askerlerinin en seçkinleri bile savaş tekniğinde alelade bir Türk askeri kadar bilgili değildi. Aynı prens Dukas şöyle diyor : «Türk askerlerinin her biri Apollondan çok daha usta okçuydu, her biri on düşmana karşı koyabilecek şekilde yetiştirilmişti.» 

Büyük Macar ordusu ile, Papa’nın işe karışması üzerine hazırlanan haçlı donanması, Bizans’ı kurtarmak için, yola koyulmak üzereydi. 26 Mayısta gelen Macaristan elçileri, padişahı, bütün Avrupa Devletleri ile savaşmak zorunda kalacağı tehdidiyle sindirmek istediler.

Gerçekten, Papalık ve Venedik donanmalarının Ege denizinde sakız adası önlerine kadar geldiği haber alında Fatih buna da aldırmadı. Hocası Ak Şemsettin de onu destekliyordu. 

Topkapı Önlerinde 

Padişah, 29 mayıs Salı günü, sabah namazından sonra atına bindi; bütün maiyetiyle birlikte surların önüne geldi.

Türk askeri gün ağarırken başlayan kahredici topçu ateşinin himayesinde, surlara tırmanmaya başladı. İstanbul dört bir yandan sıkıştırılıyordu. Donanma, azapları (deniz piyadesini) Marmara kıyılarında denize bırakıyor, bunlar da deniz surlarına tırmanıyorlardı. Bu arada Topkapı önlerindeki vuruşma pek kanlı geçiyor, her iki taraf da fedakarlığın son haddini gösteriyordu.

Topkapıya tırmanmak teyen iki saflık Türk askeri , arka arkaya surlardan püskürtüldü. Bizanslılar, «Rum ateşi» kullanıyorlar, büyük taşlar fırlatıyorlardı. II. Mehmet de Topkapı önündeydi, daima taze birliklerle bu kesimi kuvvetlendiriyordu.

Üçüncü saf Türk askeri Topkapı’ya tırmanırken, prens Memetriyos Kantakuzinos’la prens Paleologos kumandasındaki Bizans birlikleri de Topkapı önüne sürüldü. Bu sırada, Latin askerlerinin komutanı Cenevizli Giustunuani yaralandı, savaş alanından ayrıldı.bu , Bizanslılar için büyük bir darbe oldu. 

Böylece, Cenevizlilerin çekilmesi üzerine, Bizanslıların savunmasında bir duraklama oldu. Bu durum, II. Mehmet’in gözünden kaçmadı, dördüncü bir Türk safının topkapıya tırmanmasını emretti. 

Surlara Türk Bayrağı Çekiliyor 

Ulubadlı Hasan adındaki küçük rütbeli bir subay, yanında 18 askerle birlikte, öteki hücum kollarından önce davranarak, surlara ilk Türk bayrağını dikti. Aynı anda 100’lerce yönden gelen ateşlerin, okların altından şehit oldu. 

Bayrağın dikilmesinden birkaç dakika sonra Kerkoporta kapısı Türklerin eline geçti, Türk askeri buradan şehre adım attı. Bizanslılar bu birliği ezmek için harekete geçtilerse de halk, Türk askerini şehirde görünce, müthiş bir paniğe radı.

Türk birliği, ardı arkası kesilmez bölüklerle yeni kuvvetler alırken, halk, Ayasofya yolunda yığınlaşıyordu. Bu sırada, Topkapısı kesiminde öyle bir vuruşma oldu ki, yaralanmış olan Bizans İmparatoru Konstantin Paleologos Küçük bir alana iki yandan yığılan kuvvetlerin ayakları altında kaldı.

Bir azap askerinin İmparatora sonuncu darbeyi vurduğu rivayet edilir. Gene o sıralarda Haliç surlarını Cebe Ali Bey, tekfur sarayı surlarını Karacabey, Marmara surlarını Amiral Hazma Bey yarıp şehre girmeye başladılar.

Zağanos Paşanın büyük birlikleri de şehre girince Türk askeri her yandan Ayasofa’ya doğru ilerlemeye başladı. II. Mehmet, Türk bayrağının surlara dikildiğini görünce atından inerek toprağa kapandı, tanrıya şük’reyledi İstanbul alınmış, Orta Çağ son bulup Yeni Çağ başlamıştı.

Ondan sonrada II. Mehmet «Fatih» diye anıldı. 

Fatih’in İstanbul’a Girişi 

21 yaşındaki genç padişah , 53 gün süren kuşatmanın sonucunu almanın sevinci içinde, saat 8:30’a doğru şehre girdi. Ayasofya’ya geldiği sırada şehrin belli başlı yerlerinde kıpkırmızı Türk bayrakları dalgalanıyor. Yalnız Bahçekapı’da Giritli denizciler, Türklere hala karşı koymaya çalışıyorlardı. 

Giritlilerin gösterdiği bu lik, Fatih’in hoşuna gitti. Bu denizcilerin esir alınmayıp, silahlarıyla gemilerine binerek Girit’e gitmelerine izin verdi. Ayasofya’ya 50.000 kişiye yakın bir kalabalık doldurmuştu.

Fatih Ayasofya’da görününce Ortodoks Patriği başta olmak üzere herkes secdeye kapandı; yalvarıp bağışlanmalarını istediler. Büyük hükümdar, eliyle işaret ederek, halka : «Kalkınız! » dedi.

«Ben hepinize söylüyorum kitab’ım sıfatıyla artık ne hayatınız, ne de hürriyetiniz için, gazabımdan korkmayınız! » 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ KRONOLOJİSİ

  OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ Osmanlı Padişahları Sıralaması ve Soy Ağacı  OSMANLI PADİŞAHLARI  - ERTUĞRUL GAZİ - OSMAN GAZİ HAN   ---- Osman Gazi Han Dönemi 1281-1324 ---- Osman Gazi Han Kronolojisi - Orhan Gazi Han   ----Orhan Gazi Han Dönemi (1324-1362) - I. Murad (1359 – 1389) I. Bayezid – Yıldırım Bayezid (1389 – 1402) I. Mehmed (1413 – 1421) II. Murad (1421 – 1451) Fatih Sultan Mehmed (1451 – 1481) II. Bayezid (1481 – 1512) Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520) Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566) II. Selim (1566 – 1574) III. Murad (1574 – 1595) III. Mehmed (1595 – 1603) I. Ahmed (1603 – 1617) I. Mustafa (1617 – 1618 / 1622 – 1623) Genç Osman (1618 – 1622) IV. Murad (1623 – 1640) İbrahim (1640 – 1648) IV. Mehmed (1648 – 1687) II. Süleyman (1687 – 1691) II. Ahmed (1691 – 1695) II. Mustafa (1695 – 1703) III. Ahmed (1703 – 1730) I. Mahmud (1730 – 1754) III. Osman (1754 – 1757) III. Mustafa (1757 – 1774) I. Abdülhamid (1774 – 1789) III. Selim (1789 – 1807) IV. Mu...

Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922)

  36 - Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922) Babası: Sultan Abdülmecid Annesi: Gülistü Kadın Efendi Doğumu : 2 Şubat 1861 Vefatı: 15 Mayıs 1926 Saltanatı: 1918 - 1922 (4) sene Mehmed Vahidüddin de 2 Şubat 1861 İstanbul 'da doğmuştur. Orta boylu, zayü fakat kuvvetli bir vücudu vardı. Kıymetli ulema tarafından iyi bir tahsil yaptırıldı.Tahta çıktığında Osmanlı Devleti en kötü günlerini yaşıyordu. Birinci Dünya Savaşında kendi cephelerimizde gâlip gelmemize rağmen yenik çıkmıştık. En ağır şartları ihtiva eden Mondros ve Sevr anlaşmaları yapıldı. Devletin tamamen elden çıktığını gören padişahın yüksek seviyede bir gizli toplantı yaparak zamanının kabiliyetli subaylarına, Anadolu 'ya geçip milleti istilâcılara karşı ayaklandırıp teslim olmamalarını tavsiye ettigi söylenir. Anadolu'da Milli kıyam harekâtı oldu. Milli Meclis teşekkül etti. Yeni meclis Padişahlığı kaldırarak, Cumhuriyet idaresini kabul etti. Zaten İstanbul işgal altında idi. Padişahın elinde ne bir kuvvet ve ne de ...

II. Bayezid (1481 – 1512)

8 - II. Bayezid (1481 – 1512) Babası : Fatih Sultan Mehmed  Annesi : Mükrime Hatun  Doğumu : 3 Aralık 1447  Vefatı : 26 Mays 1512  Saltanatı : 1481 - 1512 (31 ) sene İkinci Bayezid, uzun boylu, geniş göğüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü yuvarlak ve gözleri elâ idi. Cesur ve atılgandı. Aynı zamanda çok halim, selim ve dinine bağlı bir padişahtı. Babası Fatih Sultan Mehmed Han ilmi karşı büyük bir sevgi beslediği için, oğlu Bayezid'e her şeyden evvel kuvvetli bir tahsil vermeyi düşünmüştü.  O devrin en meşhur âlimlerinde ders okutturmuş, bütün İslâmi ilimleri en iyi şekilde öğretmişti. İkinci Bayezid, dinine çok bağlı olduğu için kendisine (Bayezid Veli) denildi. Bayezid Veli, şâirleri saraya toplar onlarla sohbet ederdi. Bayezid Veli çok alim bir zat idi.  Arapça ve Farsçayı gayet iyi bilirdi. İslâmi ilimlerin yanı sıra matematik ve felsefe tahsili de yapmıştır. Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrenmişti. Hattat ve bestekârdı.  Avni mahla...