Ana içeriğe atla

Gürcü Kızı Kamertab

Gürcü Kızı Kamertab 

Bir hükümet darbesiyle ikinci Mahmudu tahta çıkarmış olanla diktatör Sadrazam Rusçuk ayanı alemdar tafa Paşa mert, samimî, saf, lâkin gayet sert, barut gibi bir adamdı. Cahildi, fakat ateşin bir zekâya sahipti. 

Memleketin iç ve dış siyaset işlerini itimat ettiği devlet ricaline bırakmıştı, kendisi, hükümet otoritesini temsil ediyordu. O devir ki, yeniçeri asker ocağının bir haşarat yatağı halini aldığı devirdir, en azılı yeniçeri zorbaları Alemdarın korkusundan birer köşeye sinmişlerdi. 

Paşa, hükümet darbesini Rumeliliden getirilen “Kırcalı askeri” denilen kendi milis kuvvetleriyle yapmış, sonra “Sekbanı cedid” adı ile İstanbul’da yeni bir asker ocağı kurmuştu. Bir gün de yeniçeri ocağını kökünden kaldırması bekleniyordu. 

Mustafa Paşa henüz bir çocukken beline taktiği hançeri bir daha hiç çıkarmamıştı; yatağına bile onunla girerdi. İşret bilmez; saz ve söz meclislerinin, İstanbul eğlencelerinin tamamen yabancısıydı. Padişahla senli binili konuşuyor, hitap ederken Rumeli ağzıyla “ A be Padişahım!.”derdi. 

Alemdarın itimat ettiği devlet ricali kendilerini gurur ve gaflete kaptırmışlardı.”Su uyur, düşman uyumaz” sözünü unutmuşlardı.. Paşanın itimadını suiistimal ettiler.. 

Bir taraftan gayrı meşru yollarla muazzam servetler yapmağa başladılar; diğer taraftan da haremlerini biri öbüründen güzel cariyelerle doldurarak korkunç bir sefahet hayatına atıldılar., 

Her gece “Mühim devlet işlerini müzakere” bahanesiyle bir konakta toplanıyorlardı. Konaklarının yeraltı bodrum katlarında sureti mahsusada yaptırılmış ve devrin en güzel eşyasiyle döşenmiş salonlarda mükellef içki sofraları kuruluyordu. En seçkin hanende ve sazendeler, en namlı çengiler, köçek oğlanları bu işret âlemlerine çağrılıyordu… 

Bu adamlar, kısa bir zaman içinde Alemdar Paşayı bu mert ve temiz adamı da bozdular. Ona evvelâ bütün cinsî cazibesi, büyüsü, sihiri ve füsunu ile kadını, sonra da şeytanî kudreti ile içkiyi öğrettiler… 

Koca vezirin manen sukutu, yeniçerilerle yenilik düşmanı mürtecilerin de istediği bir şeydi, gözlediği fırsattı. Paşayı ağa düşürmek için evvelâ üzerindeki mertlik tılsımını almak lâzımdı.. Bu tılsım, belindeki hançeriydi… 

Alemdar Paşanın hançerini alan narin bir kadın eli olmuştu.. Devlet ricalinden Hafit Efendi bir gün Alemdar Mustafa Paşaya Kamertâb isminde gayet güzel, fevkalâde işvebaz ve dilbaz bir Gürcü cariye takdim etmişti; ve kızı Sadrazama gönderirken şu katı talimatı vermişti: 

— Ne yaparsan yap… Paşayı silâhsız dolaşmağa alıştır.. Din ve devlete büyük hizmet edeceksin!.. 

Gürcü Kamertâb güzelliğiyle, işvesiyle, füsuniyle ve muhakkak ki bunlara eklenen cesaret ve cüretiyle, kısa bir zaman içinde o kükremiş aslanı bir sirk aslanı haline koydu. 

Alemdar, ram olduğu hu kadıma ilerinin ellerinde süratle değişti. Selâmlık alaylarına pür silâh giden, sokaklarda pür silâh dolaşan, bir elini silâhlığının üstüne koyarak pür heybet konuşan vezir, silâhlanın çıkarınca yumuşadı; uysal bir adanı oldu; devlet ricalinin elinde bir oyuncak oklu. 

Geceleri Babıâlinin harem dairesinde ve Kamertâbın aguşunda, mest ve bîhuş gaflet uykularına daldı.. Arkadaşları olan Rumeli ayanlarının ve Rumeli askerlerinin itimadım kaybetti. 

Hattâ kendi askerleri: “A be bizim Paşa da artık kanlar gibi silâhsız gezmeğe başladı.. Yazık olsun!..” demeğe başladılar. Bu hal, yeniçerilere, Paşayı devirmek için cüret ve cesaret verdi ve çok geçmedi, Sadaretinin dördüncü ayında, yeni bir yeniçeri ihtilâli, Sadrazamın oturduğu Babıâli konağı geceleyin ateşe verilmekle başladı. 

Gafil avlanan Alemdar Mustafa Paşa, o cahil fakat temiz, kahraman, vatanperver vezir, tek başına bir hayli çarpıştıktan sonra düşmanlarının eline düşmektense, barut mahzenine inerek barut fıçılarını tutuşturmak suretiyle intiharı tercih etti. 

Alemdarın felâketinden sonra Gürcü Kamertâb, Osman Paşa isminde birisiyle evlenmişti. Uzun yıllar yaşadı. Alemdardan bahsederken silâh çıkarma hikâyesini şöyle anlatırmış: Paşa, Kamertâba, ilk görüşte can ve gönülden âşık olmuş. 

Fakat fettan kız gözyaşlarıyla eliz çökerek ve Paşanın hançerini göstererek: 

—Ondan korkuyorum.. Demiş.. 

Ve Paşa hançerini çıkarmadan yatağa girmemiş… 

Alemdar Paşa sık sık bağrını göstererek: 

—Ah Kamertâb.. Beni kendimi bileliden beri beraber yaşadığını han-çerimden ayırdın.. Sana sahip oldum. Şuramda bir şey koptu.. A be durmadan sızlıyor burası!., dermiş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ KRONOLOJİSİ

  OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ Osmanlı Padişahları Sıralaması ve Soy Ağacı  OSMANLI PADİŞAHLARI  - ERTUĞRUL GAZİ - OSMAN GAZİ HAN   ---- Osman Gazi Han Dönemi 1281-1324 ---- Osman Gazi Han Kronolojisi - Orhan Gazi Han   ----Orhan Gazi Han Dönemi (1324-1362) - I. Murad (1359 – 1389) I. Bayezid – Yıldırım Bayezid (1389 – 1402) I. Mehmed (1413 – 1421) II. Murad (1421 – 1451) Fatih Sultan Mehmed (1451 – 1481) II. Bayezid (1481 – 1512) Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520) Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566) II. Selim (1566 – 1574) III. Murad (1574 – 1595) III. Mehmed (1595 – 1603) I. Ahmed (1603 – 1617) I. Mustafa (1617 – 1618 / 1622 – 1623) Genç Osman (1618 – 1622) IV. Murad (1623 – 1640) İbrahim (1640 – 1648) IV. Mehmed (1648 – 1687) II. Süleyman (1687 – 1691) II. Ahmed (1691 – 1695) II. Mustafa (1695 – 1703) III. Ahmed (1703 – 1730) I. Mahmud (1730 – 1754) III. Osman (1754 – 1757) III. Mustafa (1757 – 1774) I. Abdülhamid (1774 – 1789) III. Selim (1789 – 1807) IV. Mu...

Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922)

  36 - Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922) Babası: Sultan Abdülmecid Annesi: Gülistü Kadın Efendi Doğumu : 2 Şubat 1861 Vefatı: 15 Mayıs 1926 Saltanatı: 1918 - 1922 (4) sene Mehmed Vahidüddin de 2 Şubat 1861 İstanbul 'da doğmuştur. Orta boylu, zayü fakat kuvvetli bir vücudu vardı. Kıymetli ulema tarafından iyi bir tahsil yaptırıldı.Tahta çıktığında Osmanlı Devleti en kötü günlerini yaşıyordu. Birinci Dünya Savaşında kendi cephelerimizde gâlip gelmemize rağmen yenik çıkmıştık. En ağır şartları ihtiva eden Mondros ve Sevr anlaşmaları yapıldı. Devletin tamamen elden çıktığını gören padişahın yüksek seviyede bir gizli toplantı yaparak zamanının kabiliyetli subaylarına, Anadolu 'ya geçip milleti istilâcılara karşı ayaklandırıp teslim olmamalarını tavsiye ettigi söylenir. Anadolu'da Milli kıyam harekâtı oldu. Milli Meclis teşekkül etti. Yeni meclis Padişahlığı kaldırarak, Cumhuriyet idaresini kabul etti. Zaten İstanbul işgal altında idi. Padişahın elinde ne bir kuvvet ve ne de ...

II. Bayezid (1481 – 1512)

8 - II. Bayezid (1481 – 1512) Babası : Fatih Sultan Mehmed  Annesi : Mükrime Hatun  Doğumu : 3 Aralık 1447  Vefatı : 26 Mays 1512  Saltanatı : 1481 - 1512 (31 ) sene İkinci Bayezid, uzun boylu, geniş göğüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü yuvarlak ve gözleri elâ idi. Cesur ve atılgandı. Aynı zamanda çok halim, selim ve dinine bağlı bir padişahtı. Babası Fatih Sultan Mehmed Han ilmi karşı büyük bir sevgi beslediği için, oğlu Bayezid'e her şeyden evvel kuvvetli bir tahsil vermeyi düşünmüştü.  O devrin en meşhur âlimlerinde ders okutturmuş, bütün İslâmi ilimleri en iyi şekilde öğretmişti. İkinci Bayezid, dinine çok bağlı olduğu için kendisine (Bayezid Veli) denildi. Bayezid Veli, şâirleri saraya toplar onlarla sohbet ederdi. Bayezid Veli çok alim bir zat idi.  Arapça ve Farsçayı gayet iyi bilirdi. İslâmi ilimlerin yanı sıra matematik ve felsefe tahsili de yapmıştır. Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrenmişti. Hattat ve bestekârdı.  Avni mahla...