Ana içeriğe atla

Atlıases Kamer

On altıncı asır ortalarında, güzelliği dillere destan olmuş bir kadın zorba, bir saçı uzun külhanıdır. Aslı nerelidir, hangi ırktan, millettendir bilinmiyor. Kıbti olması kuvvetle muhtemel ve zehirli bir bataklık çiçeği olduğu muhakkaktır. 

Yeniçeriler bu asker ocağından emekliye ayrılıncaya kadar evlenemezlerdi. Hepsi, yüz çizgileri düzgün, vücut yapıları güzel ve sağlam devşirme oranlıktan yetişme, gürbüz, tüvana, şehbaz ve şehlevend, pençeli bekar yiğitlerdi. En ateşli çağlarında bir aile yuvası kurmaktan menediklikleri için İstanbul’un kenar mahallelerinde, sur dışı semtlerinde uygunsuz takımından dost sahibiydiler. 

Atlıases Kamer, genç kızlığını çengilikte geçirmişti. Oyunlarında kendine has işve ve cilveleri ve harikulâde güzelliğiyle kibar ve rical arasında dikkati çekmiş, İstanbul konaklarına girmiş, kibar hayatını yakından görmüş ve sevmişti. Kendisi de bir konağın hanımefendisi olmayı kurmuştu. 

Fakat o devir için bir çengi kızın bir İstanbul konağına gelin girmesi “Kıyamet alâmeti” sayılırdı. Kameri bir yeniçeri dost tutmuş ve sur dışında bir eve kapatmıştı. Bu adam, büyük şehrin hemen bütün zorbalarını bıçağı altından geçirmiş namlı kabadayıymış… 

Kameri o kadar sevmiş ki ocaktan emekliye ayrılmış ve maşukasını nikâhla almış… Bir müddet sonra da ölmüş. 

Kamere küçük bir ev, ocaktan da günde bir fodla ile bir tas çorba tayın bırakmış. Hayalhanesinde kâşaneler yaşatan güzel dul, bununla kanaat edip yaşayacak değildir… 

Evinin kapısını yeni ocaklı dostlara açmış… 

Ve misafiri olan yeniçerilerden pazısına güvenilir birkaç zıpırla bir şirket kurmağa muvaffak olmuş. Bunların delâletiyle ocak bezirgânlarından bir Yahudi tefeciyle tanışmış. Yahudi’nin temin ettiği sermaye ile Ayvansaray taraflarında bir konak alınmış. İçi, Kamer hatunun görgüsüyle mükemmel ve mükellef bir şekilde döşenip dayanmış… 

Burada bir zevk ve eğlence yeri açılmış. Esir pazarından cariyeler ve köleler alınmış. Bu körpe ve güzel şeyler, şehvetengiz kıyafetlerle, üzerinde kuş sütü eksik işret sofrası başında misafirlere takdim edilmiş. 

İstanbul’un hovarda meşrep zenginleri altın dolu keselerini Kamer Hatunun uyakları dibine minnet ve şükranlarıyla beraber bırakmağa başlamışlar. Kamer Hatun, hafta sonunda, ırz ehli bir kadın kıyafetiyle arabasına biner, Süleymaniye’deki Ağa Kapısına gider, büyük şehrin asayiş ve inzibatına memur yeniçeri ocağı ağalarına hediyelerini takdim eder, onlar da:

- Var keyfinde ol Kamer Hatun. Biz sağken sana zarar gelmez. Ama falan gece sendeyiz, kaşı şöyle, gözü böyle, şu boyda şu yaşta bir sine bülbülcüğü dahi biz isteriz.

Derlermiş… 

Kamer Hatun velinimetleri ocak ağalarına bin bir gece masallarını andıran ziyafetler verirmiş. Kendisi, konakta, elinde kaplan kuyruğu kamçı, belinde yatağan, bir yeniçeri zorbası gibi dolaşırmış. 

Ayvansaray’daki mahut konakta, bu müthiş kadının korkusundan en küçük bir vaka olmaz. Bir vaka olsa da dışarı bir şey sızmazmış. Günlerden bir gün, Kamer Hatunun konağında kan dökülmüş. Bir yeniçeri, sarhoşlukla, arkadaşını vurmuş. Katil kaçırılmış, vaka örtbas edilmiş. 

Yeniçeri ağaları da artık altın yumurta yumurtlayan tavuğun kesilme zamanı geldiğini anlamışlar. Kamer Hatuna gizlice haber uçurulmuş “Evi basılacak. Kamer Hatun yükte hafif pahada ağır mücevheratım koynuna, koltuğuna doldursun. Onu da sürgüne göndereceğiz, fermanlıdır. Gittiği yerde varsın sefayı hatırla ömür sürsün,..” demişler. 

Gaflet insanlar içindir. Kamer Hatun bu sözlere inanmak safiyetini göstermiş. Yükte hafif pahada ağır mücevheratını alıp kayıplara karışacak yerde sürgün emrini beklemiş… 

İstanbul’dan Orta Anadolu kasabalarından birine sürülen bu güzel kadının akıbetini gözlerimizle görmüş gibi anlatabiliriz: 

İki üç muhafızla yola çıkarılan Atlıases, Bostancı köprüsünü geçtikten sonra Herekeye bile varamamıştır. Yolda bir dere içine sürüklenerek: 

- Var tövbe ve istiğfar eyle!.. Emrini almış, feryat ve figanına kulak asılmayarak gerdanına cellât kemendi geçmiş; cesedi de bir meşe fundalığının içine atılmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ KRONOLOJİSİ

  OSMANLI İMPARATORLUĞU TARİHİ Osmanlı Padişahları Sıralaması ve Soy Ağacı  OSMANLI PADİŞAHLARI  - ERTUĞRUL GAZİ - OSMAN GAZİ HAN   ---- Osman Gazi Han Dönemi 1281-1324 ---- Osman Gazi Han Kronolojisi - Orhan Gazi Han   ----Orhan Gazi Han Dönemi (1324-1362) - I. Murad (1359 – 1389) I. Bayezid – Yıldırım Bayezid (1389 – 1402) I. Mehmed (1413 – 1421) II. Murad (1421 – 1451) Fatih Sultan Mehmed (1451 – 1481) II. Bayezid (1481 – 1512) Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520) Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566) II. Selim (1566 – 1574) III. Murad (1574 – 1595) III. Mehmed (1595 – 1603) I. Ahmed (1603 – 1617) I. Mustafa (1617 – 1618 / 1622 – 1623) Genç Osman (1618 – 1622) IV. Murad (1623 – 1640) İbrahim (1640 – 1648) IV. Mehmed (1648 – 1687) II. Süleyman (1687 – 1691) II. Ahmed (1691 – 1695) II. Mustafa (1695 – 1703) III. Ahmed (1703 – 1730) I. Mahmud (1730 – 1754) III. Osman (1754 – 1757) III. Mustafa (1757 – 1774) I. Abdülhamid (1774 – 1789) III. Selim (1789 – 1807) IV. Mu...

Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922)

  36 - Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922) Babası: Sultan Abdülmecid Annesi: Gülistü Kadın Efendi Doğumu : 2 Şubat 1861 Vefatı: 15 Mayıs 1926 Saltanatı: 1918 - 1922 (4) sene Mehmed Vahidüddin de 2 Şubat 1861 İstanbul 'da doğmuştur. Orta boylu, zayü fakat kuvvetli bir vücudu vardı. Kıymetli ulema tarafından iyi bir tahsil yaptırıldı.Tahta çıktığında Osmanlı Devleti en kötü günlerini yaşıyordu. Birinci Dünya Savaşında kendi cephelerimizde gâlip gelmemize rağmen yenik çıkmıştık. En ağır şartları ihtiva eden Mondros ve Sevr anlaşmaları yapıldı. Devletin tamamen elden çıktığını gören padişahın yüksek seviyede bir gizli toplantı yaparak zamanının kabiliyetli subaylarına, Anadolu 'ya geçip milleti istilâcılara karşı ayaklandırıp teslim olmamalarını tavsiye ettigi söylenir. Anadolu'da Milli kıyam harekâtı oldu. Milli Meclis teşekkül etti. Yeni meclis Padişahlığı kaldırarak, Cumhuriyet idaresini kabul etti. Zaten İstanbul işgal altında idi. Padişahın elinde ne bir kuvvet ve ne de ...

II. Bayezid (1481 – 1512)

8 - II. Bayezid (1481 – 1512) Babası : Fatih Sultan Mehmed  Annesi : Mükrime Hatun  Doğumu : 3 Aralık 1447  Vefatı : 26 Mays 1512  Saltanatı : 1481 - 1512 (31 ) sene İkinci Bayezid, uzun boylu, geniş göğüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü yuvarlak ve gözleri elâ idi. Cesur ve atılgandı. Aynı zamanda çok halim, selim ve dinine bağlı bir padişahtı. Babası Fatih Sultan Mehmed Han ilmi karşı büyük bir sevgi beslediği için, oğlu Bayezid'e her şeyden evvel kuvvetli bir tahsil vermeyi düşünmüştü.  O devrin en meşhur âlimlerinde ders okutturmuş, bütün İslâmi ilimleri en iyi şekilde öğretmişti. İkinci Bayezid, dinine çok bağlı olduğu için kendisine (Bayezid Veli) denildi. Bayezid Veli, şâirleri saraya toplar onlarla sohbet ederdi. Bayezid Veli çok alim bir zat idi.  Arapça ve Farsçayı gayet iyi bilirdi. İslâmi ilimlerin yanı sıra matematik ve felsefe tahsili de yapmıştır. Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrenmişti. Hattat ve bestekârdı.  Avni mahla...