YEMİŞÇİ HASAN PAŞA VAK’ASI
“İslâm padişahının emrine itaat etmemekle asi olurlar, kıtal ile cemiyetlerini dağıtmak lâzım gelir” 1603’de İstanbul tekrar anarşi içine düştü. Veziriazam Yemişçi Hasan Paşa ile başını Sadaret Kaymakamı Mahmud Paşa’nın çektiği muhalif grup arasındaki iktidar mücadelesi kapıkulu sipahisi ile yeniçerileri karşı karşıya getirdi ve İstanbul sokaklarında günlerce silahlı çatışmalar yaşandı.
Bir taraftan Anadolu’yu yangın yerine çeviren Celâli İsyanları diğer taraftan da yıllardır süregelen Avusturya savaşları, İstanbul’da günden güne artan bir huzursuzluk doğurmaktaydı. Özellikle de kapıkulu sipahileri homurdanmaya başlamıştı. İlk olarak bazı makamlarda değişiklikler yapılarak ortalık yatıştırılmaya çalışıldı.
Ancak bundan tatmin olmayan sipah taifesi, Sultan III. Mehmed’den ayak divânı toplamasını istedi. III. Mehmed bu isteği kabul ederek, sarayın avlusuna taht kurdurup, yanında sadaret kaymakamı, şeyhülislâm, kazaskerler, ulemanın ileri gelenleri ve diğer ricâl olduğu hâlde ayak divânına çıktı.
Huzursuz sipahilerin sözcülüğünü üstlenen Kâtib Cezmi, Hüseyin Halife ve Poyraz Osman, sert ifadelerle memleketin içine düştüğü vahim hâlden ve devlet adamlarının basiretsizliğinden yakındılar, suçluların derhal cezalandırılmasını istediler.
Özellikle Gazanfer Ağa rüşvet alarak Hüsrev Paşa’yı celali üzerine serdar yaptırtmakla suçlandı. İtham edilenlerden ilk olarak, birkaç gün evvel sadaret kaymakamlığından azledilip, Yedikule’ye hapsedilen Saatçi Hasan Paşa sorguya çekildi. Saatçi, yaptığı her işten padişahın haberdar olduğunu ispatlayınca kellesini kurtardı.
Suçlu bulunan Dördüncü Vezir Tırnakçı Hasan Paşa tam boynu vurulacağı sırada yeniçerilerin şefaatiyle affedildi. Ancak Kapıağası Gazanfer Ağa ile Harem Ağası Osman Ağa, bu ikisi kadar şanslı olamadılar. Her iki saray ağası da idam edildikten sonra ayak divânı dağıldı. Tarihçi Hasan Beyzâde bu durumu “az kaldı ki padişah değişikliği olacaktı” diye değerlendirir.
İstanbul’daki yandaşları, daha ilk sipahi kıpırdanmaları yaşandığı sırada, Belgrad’da kışlamakta olan Veziriazam Yemişçi Hasan Paşa’ya mektuplar göndererek, acilen başkente gelmesini istemişlerdi. Kendi mevkiinin de tehlikeye girdiğini gören Yemişçi Hasan Paşa, şiddetli kışa aldırmadan Filibe üzerinden Harmanlı’ya doğru yola koyuldu. Ancak kış başladığı için nehirler buz tutmuştu ve Hasan Paşa bu yüzden zorlu bir yolculuk geçirdi.
Morova Köprüsü buzlandığı için kırılmıştı, bu yüzden Hasan Paşa buz tutmuş nehrin üzerinden geçti. Harmanlı’yı geçtikten sonra kısa sürede Edirne’ye ulaştı ve burada bir gece istirahat ettikten sonra İstanbul’a doğru yola koyuldu. Yolda önce Gazanfer Ağa ile Osman Ağa’nın katledildiği haberini, sonra da bizzat İstanbul’daki taraftarlarından bir mektup aldı.
Mektupta, “Bu gece, İstanbul’a varıp, sarayınıza girmeniz gereklidir. Yarına ertlemeyin. Üzerinize zorba gönderip, yol üzerinde, hepinizi helak ederler. Padişah tarafından Silivrikapısı’na tenbih olunmuşdur. Bu gece, kapı açık ve sarayınızda olanlar, sizi karşılamak için hazırlar. Hemen hiç kimsenin haberi olmadan şehre girin” yazılıydı. Hareketini büsbütün hızlandırmışken, kendisine, şehrin sipahiler tarafından kuşatıldığı, bu yüzden de gece şehre girmesi bildirildi. Bu uyarıları dikkate alan Hasan Paşa, daha hızlı gitmek için bindiği kızaktan indi ve kalan yolu at sırtında gitmeye karar verdi.
Gece yarısı Silivrikapısı’ndan İstanbul’a girdi ve daha güvenli olduğunu düşündüğü nişanlısı Ayşe Sultan’ın Atmeydanı’ndaki sarayına geldi. Padişaha bir telhis göndererek sağ salim İstanbul’a ulaştığını haber verdi. Veziriazam Yemişçi Hasan Paşa’nın kendisinden kuşkulanmasını istemeyen Sadaret Kaymakamı Mahmud Paşa gece vakti, paşanın yanına gelerek onunla kısa bir görüşme yaptı. Az sonra kazaskerler de Yemişçi’yi ziyaret ettiler.
Veziriazam, Şeyhülislâm Sunullah Efendi’ye haber göndererek, sabah müsait bir vakitte şeyhülislâmla görüşmek istediğini bildirdi. Ancak ertesi gün böyle bir görüşme gerçekleşmedi. Zira paşanın muhalifleri de bu arada boş durmamış ve Şeyhülislâm Sunullah Efendi’den Yemişçi’nin katledilmesine dair bir fetva almışlardı.
Sadaret Kaymakamı Güzelce Mahmud Paşa’nın hem veziriazam olmak hem de Yemişçi Hasan Paşa’nın nişanlısı Ayşe Sultan ile evlenmek için hareket ettiği söylentileri vardır.
Fetvayı alan Sadaret Kaymakamı Mahmud Paşa, kazaskerlere de bu fetva ile aynı mealde derkenarlar yazdırıp, bunları bir telhisle birlikte Sultan III. Mehmed’e gönderdi. Akşam kendisine şirin görünmeye çalışan Mahmud Paşa’nın gerçek niyetini öğrenen Veziriazam Hasan Paşa da padişaha bir telhis göndermiş ve bu telhiste yaşanan kargaşanın Mahmud Paşa’nın eseri olduğunu belirterek, sipahilere karşı yeniçerilerin kullanılabileceğini söylemişti.
Padişah, sadaret kaymakamından gelen telhis ve fetvaya, “Veziriazamdan sudur olan benim marifetimledir. Suçu ortaya çıkar ise hakkından gelebilirim. Benimle vezir arasına kul niçin müdahele eder? Asla karışmalarına rızam yoktur” diyerek tepki gösterdi. Kapıcılar Kethüdası Kasım Ağa’ya, Mahmud Paşa’yı öldürmesini ve fetva ile telhisi Yemişçi Hasan Paşa’ya vermesini emretti.
Uzun süre Hasan Paşa’nın öldürüldüğüne dair bir haber bekleyen sipahiler, Mahmud Paşa’nın da kışkırtmalarıyla, “Padişah fetva gereği, Hasan Paşa’yı katl eylemedi, biz kendimiz sarayına varıp, orada katl ederiz” diyerek, ikindiden itibaren, paşanın saklandığı Atmeydanı’ndaki sarayın etrafında ve Arslanhane önünde toplanmaya başladılar. Hasan Paşa, asilerin saldıracaklarını önceden öğrenmiş ve gerekli savunma tedbirlerini almıştı.
Saray kapılarının sıkıca kapatılmış olduğunu gören asiler, vaktin akşama yaklaşması sebebiyle, paşayı öldürme işini sabaha bırakıp dağıldılar. Bunu fırsat bilen Yemişçi ise gece çökünce hemen Ağa Kapısı’na sığındı. Artık İstanbul’daki en önemli askerî güç olan yeniçerileri de arkasına alan Hasan Paşa, yeniçeriler ağzıyla saraya bir telhis göndertip, Mevlana Mustafa Efendi’nin şeyhülislâm olmasını önerdi.
Ayrıca Veziriazam Hasan Paşa vezirlere, ulemaya, cebeci, topçu gibi askerî sınıfların ağalarına hitâben “Her kim padişaha itaat ediyorsa silahlarıyla, sabahleyin Süleymaniye’ye gelip, hazır ve ne fermân olunursa nâzır olalar” yazılı buyruldular göndererek, sabah bütün teçhizatlarıyla Süleymaniye Camii avlusunda hazır bulunmalarını emretti. Sabah namazından sonra Süleymaniye Camii etrafında toplanmaya başladılar.
III. Mehmed de yeniçerilere hitaben bir hatt-ı hümâyûn gönderdi ve bu hatt-ı hümâyûnda, “Siz ki yeniçeri kullarımsız, berhüdâr olup, yüzünüz ak ola, nimetim size helâl olsun. Atalarım zamanından bu ana gelince, sizden ihanet sâdır olmayıp, daima rızam üzeresiniz. Şu hâlde dahi sizden muradım budur ki, rızamı gözleyip, veziriazamıma yardımcı olup, bu zorba eşkıyasının haklarından gelinmesine yardım edesiniz.
Bu defa dahi benim hayır duamı alasınız’ diyerek yeniçerileri Hasan Paşa’ya destek vermeleri yönünde teşvik etti. Bu hatt-ı hümâyûnu büyük bir sevinçle karşılayan yeniçeriler, padişahtan şeyhülislâmı azl ve Kaymakam Mahmud Paşa’nın katledilmesini talep ettiler, Atmeydanı’nda toplanmış olanlardan öldürülmesini istedikleri kişilerin de bir listesini hazırlayıp asilere gönderdiler. Böylece Hasan Paşa, hem yeniçerilerin hem de padişahın desteğini arkasına aldı.
Bu arada, “Padişah sipahi eşkiyasına teslim olmalarını ferman eylediler. İtaat etmeyip, teslimden kaçınanlara ve fermâna uymayanlara şerân ne lüzum gelir?” sorusuna yeni şeyhülislâmdan da, “İslâm sultanının emrine itaaat etmemekle hepsi asi olurlar, katledilerek cemiyetlerinin dağıtılması gerekir” şeklinde asiler aleyhinde bir fetva aldı. Padişahın hattını ve şeyhülislâmın fetvasını bildirmek ve teslim olmalarını istemek üzere Hasan Paşa asilere birkaç aracı gönderdi ise de müspet bir sonuç alamadı.
Hatta Atmeydanı’ndaki asiler, gelen aracılara, “Hepimiz kırılmak caizdir, vermeyiz. Padişah bütün sipahilerden vazgeçecek değil ya” şeklinde karşılık verdiler. Bu cevaplar üzerine Hasan Paşa yeniçerilerle diğer taraftarlarına hazır olmaları ve İstanbul kapılarının da kapatılması emrini verdi. Bundan sonra kapalı kapılar arasında İstanbul’un her köşesinde âdeta asi avı başladı.
Akşama kadar sokaklarda kanlı çarpışmalar yaşandı. Akşam olduğunda ise şehrin her bir köşesinde asilerin cesetleri sokakları doldurmaktaydı. Şehrin kapıları da kapalı olduğu için bu cesetler dışarı çıkartılıp defnedilemedi. Akşam olduğunda Hasan Paşa, yine yeniçeri ağasının dairesinde kaldı.
Ertesi gün üst düzey devlet ricali ile birlikte Cuma namazını kılan Hasan Paşa, önce III. Mehmed’in huzuruna çıkarak gelişmelerden padişahı haberdar etti ve daha sonra nişanlısı Ayşe Sultan’ın sarayında istirahata çekildi. Bu arada Atmeydanı’nda, paşanın taraftarları ve İstanbul halkı tüfekler atıp çeşitli şenlikler yapmaktaydılar.
İsyan silah zoruyla bastırıldıktan sonra önde gelen zorbabaşılar birkaç gün içinde saklandıkları yerlerde bulundular ve sorguya çekildikten sonra da ibret-i âlem için katledildiler. Yemişçi Hasan Paşa, sipahi zorbalarının isyanını, başta yeniçeriler olmak üzere, diğer askerî gücün desteğini alarak bertaraf etmeyi başardı.
Ancak daha sonra bu gücü kendi çıkarları için kullanmaya kalkınca idam edildi. Yeniçeriler, Hasan Paşa’nın azledilmesine itiraz ettiyseler de padişahın kararlı tutumu karşısında fazla ısrarcı olamadılar. Yemişçi Hasan Paşa ve muhaliflerinin iktidar mücadelesi yüzünden karşı karşıya gelen yeniçeriler ve sipahiler bundan sonra en küçük bir kıvılcımda silahlarını birbirlerine çeker hale geldiler. Bu iki grubun, başkalarının çıkarına hizmet eden mücadeleleri İstanbul’a yangınlar, depremler ve diğer doğal afetler kadar zarar verdi.
Yorumlar
Yorum Gönder