Ana içeriğe atla

KİRA KADIN’IN KATLİ

 KİRA KADIN’IN KATLİ 

“Şimdiye kadar nice defa öptüğün eli bir defa daha öp!” İstanbullular 17. yüzyılın ilk Ramazan’ına büyük sıkıntılarla girdiler. Buğday, pirinç, nohut gibi hububat ve yağ, bal, et, ekmek gibi temel ihtiyaç maddelerinin satışında çarşı pazarda kimse devletin belirlediği fiyatlara riayet etmiyor, elbise ve sair giyim eşyaları yüksek fiyatla güç bela bulunabiliyordu. 

Arpanın kilesi 60, bir ekmek 5, pabuç 100 ve çizme 200 akçeye çıkmıştı. Avusturya ile harbin sürmekte olduğu bu dönemde akçe de hızla değer kaybetmekteydi. İstanbul’daki sipahilerin üç aylık maaşlarının yarısı altın, yarısı da akçe olarak güç bela ödenebilmişti. Bu sıkıntıların yaşandığı bir zamanda Serdar ve Veziriazam İbrahim Paşa maiyetinde kışlak için Belgrad’a çekilmiş olan bölük halkından ulûfelerini burada alanların esâmi defteri ile devlet adamlarının tasarrufundaki cizye ve hizmet defterleri Frenk Mehmed Ağa eliyle İstanbul’a getirildi. 

Maaşlarını ayarı düşürülmüş akçe ile alan İstanbul’daki sipahiler, bu surette hizmet defterlerinin tevziinde de kendileri aleyhinde bir uygulamanın yapıldığını öğrendiler. Bu gelişme, sipahilerin isyan bayrağını kaldırmalarına sebep oldu. Hadisenin yaşandığı günlerde İngiliz elçisi sıfatıyla İstanbul’da bulunan, dolayısıyla yaşananlara şahit olan Lello, isyanın sebepleriyle alakalı olarak Harem’le vezirler arasındaki nüfuz mücadelesine işaret etmektedir. 

Lello’ya göre, gerek cephedeki Veziriazam İbrahim Paşa gerekse sadaret kaymakamı olarak İstanbul’da bulunan Halil Paşa kayınvalideleri olan Safiye Sultan’ın siyaset üzerindeki nüfuz ve müdahalelerinden artık bıkmışlardı. Aynı zamanda kapıkulu sipahileri de valide sultanın nüfuzundan rahatsızdılar. 

Çünkü Safiye Sultan, rica ve niyazla oğlu III. Mehmed’in hizmet defterlerini kendisine tahsis etmesini sağlamış, daha sonra bu geliri “kethüdası, gözde ve başrnüşaviri’ olan Yahudi Kira Kadın’a (Esperanzo Malchi) vermişti. Kira Kadın, bunların bir kısmını sattı, bir kısmını da oğulları ve akrabalarına hibe etti. 

Hâlbuki âdet üzere bu defterlerin sipahiler arasında dağıtılması gerekli idi. Safiye Sultan’ın iki damadı, İbrahim Paşa ile Halil Paşa, valide sultanın nüfuzunu kırmak için sipahilerin bu hoşnutsuzluğundan istifade etmek isteyip onları kışkırttı. 

İsyan eden sipahiler, saraya gelerek III. Mehmed’den, fesat kaynağı olarak gördükleri Kira Kadın’ın başını ve Safiye Sultan’ın da devlet işlerine karıştırılmamasını istediler. Yine hadisenin şahidlerinden olan Tarihçi Selânikî Mustafa Efendi, isyan sonrasında halk arasında Safiye Sultan’ın, “Benim damadlarım bana düşmandır, devlet ve saltanat namusu böyle korunmamalıydı. 

Kul taifesinin bu şekilde hücumlarında ikisinin de rey ve marifetleri vardır” dediğinin konuşulduğunu nakleder. İsyan haberini hamisi Veziriazam İbrahim Paşa’nın maiyetinde Belgrad’da kışlakta iken alan Tarihçi Hasanbeyzâde ise, bölük halkına ulûfe olarak verilen değeri düşük akçelerden ve adı geçen hizmet defterlerinden hiç bahsetmeksizin, sipahilerin Kira Kadın’ın Harem’deki nüfuzunu kullanarak ve rüşvetle devlet işlerine müdahale etmesi gerekçesiyle isyan ettiklerini, bazı kimselerin sipahileri bu isyana tahrik edenlerin arasında Sunullah Efendi’nin de bulunduğunu söylediklerini belirtir. 

Sipahilerin yaşadıkları bütün sıkıntıların müsebbibi olarak gördükleri Kira Kadın, bu dönemde Harem’le kurduğu bağlantı sayesinde büyük bir servete sahip olmuştu. Selânikî Mustafa Efendi’ye göre, sipahiler 1 Nisan 1600’de Halil Paşa’nın konağı önünde Frenk Mehmed Ağa’nın etrafını sardılar. 

Getirdiği hizmet defterlerinin akıbetini sorup ulûfe olarak aldıkları ayarı düşürülmüş akçeden şikâyetle, defterlerin kendilerinin hakkı olduğunu ve saraydaki kadınlarla ağalara verilmemesini ihtar ettiler. “Biz işimizi biliriz” diyerek Mehmed Ağa’yı serbest bırakan binlerce sipahi doğruca Şeyhülislâm Sunullah Efendi’ye gelip, “bize ulûfe olarak verdikleri bozuk ve geçmez akçe ile aldığımız yiyecekler helâl midir?” diye sordular. 

Şeyhülislâmın “değildir” demesi üzerine, “Yahudi Kira karı gümrükleri iltizam etmiştir, bize verilen bu kalb akçe onundur, biz onu katl ederiz” diyerek Kira Kadın hakkında fetva istediler. Sunullah Efendi, “zimmilerin katli şer’an caiz değildir, ama şehirden sürülsün, durmasın gitsin” şeklinde fetva verdi. Asiler homurdanmaya devam edince şeyhülislâm, isteklerini içeren bir arzuhal yazmalarını, bunu kendisinin padişaha ulaştıracağını söyledi. 

Sipahiler ertesi gün tekrar bir araya gelmek üzere anlaşıp o gün dağıldılar. 2 Nisan’da bu defa Sadaret Kaymakamı Halil Paşa’nın kapısına gelip onu Divân’a çıkartmayan sipahiler, “Elbette Kira Karı elinden hizmet defterleri satılır, komayız, meydana gelmek gerek” diyerek paşayı sıkıştırdılar. 

Halil Paşa, Sultan III. Mehmed’e telhis gönderip vaziyetin müşkil olduğunu, asilerin istediklerini almadan dağılmayacaklarını ve Kira Kadın’ın saklandığını bildirdi. III. Mehmed’in emriyle Çavuşbaşı Ömer Ağa ile Kapıcılar Kethüdası Nasuh Ağa, Kira Kadın’ı aramaya başladılar. Bu arada Yeniçeri Ağası Hasan Ağa da gitgide sayıları artan asilere karşı tedbir aldı. 

Kulkethüdası, başçavuş ve ocak ağaları kol gezip Yahudi mahallesi ile şehrin diğer muhitlerini asilerin taşkınlıklarından korumaya çalıştılar. Bu esnada Çavuşbaşı Ömer Ağa da Kira Kadın’ı gizlendiği yerden çıkartmış ve semerli bir ata bindirip Halil Paşa’nın konağına getirmişti. Kira Kadın dinini değiştirerek Fatma adını almıştı, fakat bu kararın ona bir faydası dokunmadı. 

Kalabalık kıtalar hâlinde Halil Paşa’nın konağı önüde toplanan sipahiler, Kira Kadın buraya getirildiğinde paşadan bu kadını kendilerine teslim etmesini, aksi takdirde konağı başına yıkacaklarını haykırmaya başladılar. Halil Paşa, Kira Kadın avluya girince konağın pencerelerinden birisine gelerek kadına ne isterlerse yapabilecekleri manasında asilere elini salladı. 

Bunun üzerine sipahiler, “gebersin, gebersin” diye haykırdılar. Asi sipahiler, konağın merdivenlerinin başında attan indirilen yaşlı kadını Ömer Ağa’nın elinden alıp hançerlerle parçaladılar ve ayağına bir ip bağlayıp ölü bedenini sürüyerek Atmeydanı’na getirdiler. Sonra da yarın Kira Kadın’ın bütün aile efradını da bulup öldürmek üzere ahdleşip, onlar hakkında da fetva almak için yine Sunullah Efendi’nin konağına geldiler. 

Şeyhülislâmın tavsiyesiyle bu defa da isteklerine dair bir arzuhal yazdılar ve padişaha ulaştırılmak üzere bunu kendisine teslim edip dağıldılar. 2 Nisan sabahı sipahiler, dün kararlaştırdıkları üzere, Halil Paşa’nın kapısı önünde toplanıp Kira Kadın’ın ailesinin ve akrabalarının kendilerine teslimini istediler. Kadının oğullarından birisi de bulunup buraya getirildi. 

Asiler onu da parçalayıp sürüye süreye annesinin cesedinin yanına getirip bıraktılar. Sipahiler, anne ile oğulun cesetlerini hamallara sürüklettirerek Atmeydanı’na getirtip bıraktılar. Kira Kadın’ın küçük oğlu ise İslâm’ı kabul ve iltizamlarındaki mîrî malların hesabını vermeyi taahhüt ettiği için asiler tarafından bağışlandı. 

Kira Kadın’ın bu oğlu Aksak Mustafa Çavuş olarak tanındı ve Sultan İbrahim dönemine kadar yaşadı. Daha sonra asiler, saraya, “Bundan sonra Yahudiler değerli elbise giymeyip kızıl şapka giysinler ve iltizamlara girmesinler. Ve paranın durumu eskiden nasılsa yine öyle olsun” diye arzuhal gönderdiler. 

III. Mehmed, buna cevaben gönderdiği ve Rumeli Kazaskeri Hocazâde Mehmed Efendi tarafından okunan hatt-ı hümâyûnunda, sikke tasihihi için Halil Paşa’ya yüz bin flori yollanacağını ve tamamı seksen sekiz adet olan hidmet defterlerinin bölük halkına tevzii ve taksim edileceğini vaadetti. Böylece istediklerini elde eden sipahiler, bir daha devlet işlerine karışmamaları koşuluyla Bostancıbaşı Ferhad Ağa ile Kapıağası Gazanfer Ağa’nın da kellelerinden vazgeçtiklerini bildirip III. Mehmed’e dua ederek dağıldılar. 

Kira Kadın’la büyük oğlunun cesetlerini Atmeydanı’nda gördüğünü söyleyen İngiliz elçilik görevlisi Lello, şahid olduğu manzarayı şöyle anlatır: “Kadını köpekler hemen tamamen yemiş, el ve ayak tabanlarından başka bir tarafını bırakmamışlardı. Bir elini demek istiyorum; çünki öbürünü sipahilerden biri kesmiş ve kazasker, yani Anadolu baş kadısının kapısına mıhlamıştı. 

Bu adam mevkiine ancak birkaç gün önce, Yahudi kadının Valide Sultan nezdindeki itibarı sayesinde kayırılmıştı. Elin üstüne de şu kelimeler yazılı bir kâğıt mıhladılar: Ya mevlana, şimdiye kadar nice defa öptüğün eli bir defa daha öp!’...Yahudinin oğlunun cesedini köpekler yemediler. Buna çok şaşıldı... 

Bu kadının ve oğlunun ölümüne yalnız Hristiyanlarla Türkler değil, kendi milleti Yahudiler de çok sevindiler. Çünki kadın çok fena ve kibirliydi”. Cesetlerden geriye kalanlar bir müddet sonra etrafa dayanılmaz bir koku yaymaya ve bu hâl gelip geçeni rahatsız etmeye başlayınca yeniçeriler bunları kaldırmakla görevlendirildi. 

6 Nisan’da yeniçeriler vazifelerini yapmaya çalışırken, Mehterhâne’de hizmet akçesi paylaşmakta olan sipahiler onları görerek odun getirip, cesetleri yaktılar. Öldürülen Kira Kadın’ın devlet hazinesine aktarılan terekesi bir hayli zengindi. Sadece sahip olduğu ticarî malların bedeli ile nakit parası 50 milyon akçeydi. 

Bu parayla, kapıkullarının üç aylık maaşları ödendi. Safiye Sultan, ortalık yatıştıktan sonra isyan sırasında pasif kaldığı için Halil Paşa’yı görevinedn azlettirdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmed)

  II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmed)  Babası : İkinci Sultan Murad  Annesi . Huma Hatun  Doğumu : 29 Mart 1432  Vefatı : 3 Mays 1481  Saltunatı : 1451 - 1481 (30) sene Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, uzun boylu, dolgun yanaklı, kırmızı - beyaz tenli, kırık burunlu, kolları adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemasından birisi idi. Yedi tane yabancı lisan bilirdi. Âlim, şâir ve sanatkârları toplar ve onlarla sohbetten çok hoşlanırdı. Gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir kumandan ve idareci idi. Yapacağı işler hususunda, en yakınlarına bile hiç birşey sızdırmazdı. Fatih Sultan Mehmed'in ömrü seferlerle geçti. Yıkılmaz diye bilinen Bizans'ı yıktı. İstanbul'u fethetti. Ayasofya kilisesini câmiye çevirdi. Kryamete kadar câmi olarak kalmasını istedigi bu muhteşem mâbed için mükemmel bir vakfiye yazdırttı.  (Bu,vekâlet Arşivi Tapu Defterleri No:20, 27, 167, 251 ) 1127 sene kilise, 481 sene de câmi olarak kullanılan Ayasofya, 1934'de müze...

I. Murad Han

Sultan Murad  Babası - Orhan Gazi  Annesi - Nilüfer Hatun  Doğumu - 1326  Vefatı - 1389  Saltanatı - 1359-1389 (30) sene  

I. Mehmed (1413 – 1421)

  5 - I. Mehmed (1413 – 1421) Sultan Çelebi Mehmed , 1389 yılında Edirne’de doğdu. Babası Yıldırım Bayezid, annesi de Germiyanoğulları’ndan Devlet Hatun’dur. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, kırmızı yanaklı ve geniş göğüslüydü. Kuvvetli bir vücuda sahipti. Gayet hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini bile çekebilirdi. Padişahlığı süresince bizzat yirmi dört savaşa katılan Çelebi Mehmed, bu savaşlarda kırka yakın yara aldı. Başında kullanmış olduğu sarık, altın işlemeli kavuğu ile gayet güzel görünürdü. İçi kürklü ve yakası dik olan bir kaftan giyinirdi. Sultan Çelebi Mehmed Müslümanlara karşı göstermiş olduğu adaleti, aynı zamanda Hristiyan topluluklara karşı da gösterdi. İyi bir idareci ve politikacıydı. Tahsilini Bursa Sarayı’nda tamamladı. Daha sonra babası tarafından Amasya sancak beyliğine tayin edildi ve bu sırada devlet işlerini öğrendi. Fetret Devri’nden sonra Anadolu’daki beylikleri tekrar bir araya toplamayı başaran Sultan Çelebi Mehmed’...