Hatice Turhan Sultan
- Tam adı : Devletlu İsmetlu Turhan Hatice Valide Sultan Aliyyetü'ş-Şân Hazretleri
- Doğum yılı : 1627
- Eşi : Sultan İbrahim
- Çocukları : IV. Mehmed, Gevherhan Sultan, Beyhan Sultan
- Hüküm süresi : 1648-1683
- Hanedan : Osmanlı Hanedanı
- Dini : Doğumunda Ortodoks daha sonra İslam
- Önce gelen : Kösem Sultan
- Sonra gelen : Saliha Dilaşub Sultan
- Ölüm : 4 Ağustos 1683 (56 yaşında), Edirne, Osmanlı İmparatorluğu
- Defin : Turhan Sultan Türbesi, Yeni Camii, İstanbul
Deli İbrahim’in eşi, IV. Mehmet’in annesidir. Döneminde halk tarafından çok sevilmiştir. İktidar kavgası nedeniyle eşinin annesi olan Kösem Sultan’ı boğdurtmuştur. Köprülü Mehmet Paşa’yı sadrazamlığa getirmiş, 66 yıl sonra Yeni Camii’nin tamamlanmasını sağlanmıştır. Tam 34 yıl valide sultanlık yaparak Osmanlı döneminin en uzun süreli valide sultanı olmuştur. Şahsî menfaatleri için asla devlet yönetimine müdahale etmemiştir.
Ukraynalı olduğuna dair çeşitli rivayetler vardır. 1668'deki doğu gezisinden dönerken İstanbul'a uğrayan Tavernier anılarında Çerkes olduğunu iddia eder.
Tarihçi Reşad Ekrem Koçu ise Kösem Sultan romanında Ukraynalı veya Rus bir köylü kızı olup Tatar esircilerce çalındığını sonra Kör Süleyman Paşa'ya satıldığını onun da Kösem Sultan'a hediye ettiğini ifade eder.
Hatice Turhan ismini kendisine Kösem Sultan'ın verdiği ileri sürülmüşse de Osmanlı tarihçisi Uşâkīzâde İbrahim duyumlarına dayanarak Turhan ismini önce, Hatice ismini sonra aldığını yazmıştır. Kaynaklarda adı Turhan Hatice, yeni araştırmalarda Hatice Turhan şeklinde geçmektedir.
Fiziki Özellikleri
Boylu boslu, narince idi. Yüzündeki çiçek bozuğu güzelliğini bir kat daha artırıyordu. Kaynaklarda teninin cazibeli beyazlığı, gözlerinin kadife gibi derin maviliği, kumral saçlarının göz kamaştırıcı parlaklığı belirtilir.
Haseki Sultanlık Dönemi
Saraya Gelişi
İbrahim tahta çıktığında Osmanlı Hanedanı büyük bir krizle daha karşılaştı. İbrahim hanedanın tek erkek vârisi durumundaydı ve acil bir şekilde hanedanın devamını sağlama zorunluluğu vardı. Oysa İbrahim bir ölçüde dengesiz görünüyor ve kadınlarla olan ilişkilere ilgi duymuyordu. Osmanlı hanedanının devamını sağlama görevi büyük ölçüde Turhan Sultan'ın kayınvalidesi Kösem Sultan'a düştü.
Kösem Sultan, zihninden ve tecrübesizliğinden üzüntü duyduğu oğlunu hem avutabilmek ve hem de Osmanlı hanedanının devamı için oğluna yeni cariyeler takdim etti. Saraya doluşan hasekiler ve cariyeler hazineye büyük yük getirmiş, saraydaki kadınlar arasında da şiddetli nüfuz çatışmaları baş göstermiştir. Haremde yetişen ve Sultan İbrahim'e sunulan ilk cariye Turhan Sultan'dır.
YükselişiOn Beş yaşlarında 2 Ocak 1642'de IV. Mehmed’i dünyaya getirince Haseki sultan unvanını aldı ve Baş Haseki oldu. Şehzadenin doğumu Osmanlı sülâlesinin kesilme tehlikesini ortadan kaldırdığı için büyük coşkuyla kutlandı. Sarayda eğitimiyle özel olarak I. Ahmed ile Kösem Sultan'ın kızı olan Atike Sultan görevlendirildi. Ayrıca Atike Sultan'ın Şehzade Mehmed'e mürebbiyelik yâni terbiye ve yetişmesi konusunda yardımları olmuştur.
Doğumlar
İlk evlâdı Şehzade Mehmed'den sonra ikinci şehzadesi Ahmed'i dünyaya getirdi fakat şehzade daha 1 yaşındayken öldü. Mehmed ile Ahmed isimdeki şehzadelerin yanı sıra Gevherhan Sultan'ı ve Beyhan Sultan'ı doğurdu.
Zafire vak'ası
Sultan I. İbrahim'in birçok kadınları ve ikballeri vardı. Bu yüzden de Turhan Sultan'ın Harem'de çok kadın düşmanları vardı. Bunların ilki Gürcü cariyesi Zafire Hatun'dur. Bir gün Turhan Sultan iftariyelikteki havuzun başında Sultan İbrahim'in sağ göğsüne Zafire'yle muhabbet ve cariyenin beş yaşındaki oğlu Osman'la eğlenirken görmüş ve hemen hemen aynı yaştaki şehzadesi Mehmed'i havuzun diğer kenarında taş üstünde tek başına oyalanmasına dayanamamış ve Sultan İbrahim'e gelip "bir cariye sevecekseniz eşiniz olan bendeniz, evlat sevecekseniz şehzadeniz olan Mehmet'i sevin!" demiştir.
Sultan İbrahim yine bir sinir krizine kapılıp Şehzade Mehmet'i tuttuğu gibi havuzun içine atmıştır. Oradaki hasodalılardan bir genç havuza atlayıp Şehzade Mehmet'i kurtarmıştır. Ama o sırada alnını havuz içindeki fıskiyeye vurduğundan o günün hatırası olarak o yarayı hep taşıyacaktır.
O sırada Valide Kösem Sultan tüm olanları görmüş ve kendisini fark eden Sultan İbrahim çıldırmış gibi hareme kaçtıktan sonra Zafire'nin yanına gelen Kösem Sultan Zafire'nin saçlarını eline dolayıp hakaret ettikten sonra her şeyden habersiz Sümbül Ağa ile beraber sonbahar'da Mısır'a sürgün etmiştir.
Kocası Sultan İbrahim'in diğer hasekilerle olan ilişkisi
Turhan Sultan'ın mutlu günleri birkaç ay sürdü, Saliha Dilaşub Sultan 15 Nisan 1642'da Şehzade Süleyman'ın doğumuyla Turhan Sultan'ın ile oğlu Şehzade Mehmed'ın iktidarını gölgeledi. Daha sonra I. İbrahim'ın başka kadınlardan da çocukları oldu. Bu dönemde Turhan Sultan daha geri planda kalmış ve güçsüz bir Haseki Sultanlık dönemi yaşamıştır.
Turhan Sultan ilk zamanlarda diğer kadınları kıskandı; Saliha Dilaşub Sultan, Hatice Muazzez Sultan, Leyla Saçbağli Sultan, Ayşe Sultan, Mah i Enver Sultan ile Şivekar Sultan, fakat Sultan İbrahim'e söz geçiremeyince onu kendi haline bıraktı.
Özellikle I. İbrahim Hüma Şah Sultan'la nikâh yaptığından sonra Turhan Sultan'ın hayatının kara günleri başladı. Telli Haseki saraya tamamen hakim olunca, padişaha Valide Kösem Sultan'ı Eski Saray'a sürmesini sağlattı. I. İbrahim kendi kız kardeşlerine ve IV. Murad’ın kızı Kaya Sultan’a da Telli Sultan'a yemek yerken ayakta durarak, sofra hizmetlerini yapmalarını istetti. Bu hareketler, saray içinde huzursuzluk doğurdu. Padişah bunun üzerine sultanları Edirne’ye sürdü. Turhan Sultan kendi oğluyla odaya kapandı.
Valide Sultanlık Dönemi
IV. Mehmed'in Tahta Çıkması
I. İbrahim'in tahttan indirilmesinden sonra Turhan Sultan ve kayınvalidesi Kösem Sultan Şehzade Mehmed'i tahta çıkarttılar. Oğlu IV. Mehmet, 18 Receb 1058/8 Ağustos 1648'de 7 yaşındayken tahta geçince Valide Sultan oldu. Teamüllere göre tahta oğlu geçen yeni bir Valide Sultan'ın gelişiyle eski Valide Sultan Eski Saray'a giderdi. Örneğin 1603'te I. Ahmed'in tahta çıkışından 19 gün sonra Handan Valide Sultan da büyük bir alayın refakatinde Safiye Sultan'ı Eski Saray'a göndererek siyasetten uzaklaştırmıştı.
Turhan Sultan sarayda desteklenmişse de Kösem Sultan Saray dışında ve askerden destek gördü. Neticede Kösem Sultan, dört padişah döneminde devletin en etkili kişisi olmaya devam etmiştir. Bu dönemde herkes kendisine "vâlide-i muazzama" diyerek saygı göstermiştir. Kösem Sultan'ın bu kadar güçlenip nüfuz kazanması ağaların yardımıyla olmuştur.
Öncelikle Harem ve Dârüssaade ağalarını, akabinde de Yeniçeri ağalarını arkasına alarak idareyi yönlendirmiş, kendisine karşı olabilecek bütün güç odaklarını onlar vasıtasıyla bertaraf etmiştir.. Kaptanı Derya, Yeniçeri Ağası, Reis'ül Küttab, yâni hariciye nâzın ve Nişancı, Defterdar gibi kimseler bu istişare ve icra mekanizmasının uzuvları idi.
Fakat Kösem Sultan 25 yıl boyunca çok etkin bir rol oynadığı için devlette söz sahibi kişiler Turhan Sultan'ı istemediler ve yeni bir makam arayışı içine girdiler. Bütün bu hadiselerin sonunda Vâlide-i Kebīr yani Büyük Valide Sultan makamı ile Kösem Sultan iktidarı yeniden ele geçirdi. Turhan Sultan ise 'Vâlide-i Sagīr' (küçük valide) adı ile anılmaya başlandı.
Devlet Yönetimini Eline Alması
Kara Mehmed Paşa çocuk padişahı IV. Mehmed'in gerçekte taht naibi olan büyük validesi Kösem Sultan'ı devamlı desteklemekte idi. Fakat bir müddet sonra sadrazam özellikle ocaklıların devlet işlerine karışmasından gayet tedirgin olmaya başlamıştır. Sadrazamlıkta gözü olan yeniçeri ağası Kara Çavuş Mustafa'nın küçük valide Turhan Sultan ile birlikte kendini öldürmek için komplo kurduğu söylentisini duyunca Kara Mehmed Paşa sadrazamlıktan ayrılmaya karar vermiştir.
Taht naibi Büyük Valide Sultan'a ocaktan sadrazam yapılmamasını ve tam o sırada Bağdat Valisi olma tayini çıkan Melek Ahmet Paşa'yı sadrazamlığa tayin etmesini tavsiye etmiştir. Kendine de Budin valiliği görevi verilmesini rica etmiştir. Böylece Kara Murad Paşa birinci kez sadrazamlığından 19 Ağustos 1650'da istifa ederek ayrılmıştır.
Bilindiği gibi Sultan IV. Mehmed devri çok inişli çıkışlı bir dönem olduğu gibi ayrıca pek-de uzun bir zaman dilimini -44 yıl kadar bir bölümü- kapsar. Şimdi bu uzun dönemde padişahtan sonraki adam olan sadrazamların ad ve vazifede kalış müddetlerine birde akıbetlerine sırasıyla atfu nazar eyleyelim: IV. Mehmed'in Sadrazamları Mevlevi Sofu Koca Mehmed Paşa; IV. Mehmed'in sadaret makamında bulduğu sadrazamdır. Bunu görevinde ipka etmiştir. 1648 yılında I. İbrahim'in son günlerinde isyancılar tarafından sadrazam tâyin olunmuştur. Sultan İbrahim bir çıkış yolu olarak kabullenmiştir. Yukarıda yazdığımız veçhile padişahın cellâtları arasında yer almış olan Sofu Mehmed Paşa, makamı sadaretten 1649 Mayıs'ında azledilmiştir. Daha sonra boğdurulmuştur.
Boşalan makama 1650 senesinin sekiz ayına kadar sürecek birinci sadaretiyle Kara Murad Paşa getirilmiştir. Bu sadaret süresi 14 buçuk ay sürmüş, yerine IV. Murad'ın damadı ve Kösem Sultan'ın torunu İsmihan Kaya Sultan hanımın kocası olan Melek Ahmed Paşa gelmiş bunun dönemi de, bir seneyi birkaç gün geçene kadar sürmüştür.
Valide Kösem Sultan'ın İdamı
Esnaf isyanında yeniçerileri destekleyen Kösem Sultan, saraydaki hâkimiyetinin her geçen gün biraz daha azaldığını hissetmekteydi. Kösem Sultan'ın yeniçeri ocağına dayanmasına rağmen, IV. Mehmed'in annesi Turhan Sultan da harem ağalarından destek almaktaydı. Harem ağaları ve Turhan Sultan'ın saraydaki güçleri artıkça, Kösem ve dolayısıyla ocak ağalarının IV. Mehmed üzerindeki nüfuzları azaldı.
Harem ağalarını padişahtan uzak tutmak isteyen Kösem Sultan, bir emir yayınlayarak ağaların Harem'e girmelerini sınırlandırmak istedi. Ağustos 1651'deki esnaf isyanını yeniçerilerin gücünün kırılması için bir fırsat olarak gören Turhan Sultan, isyanı destekledi.
İsyan sonunda Turhan Sultan ve harem ağalarının baskılarıyla Veziriazam Melek Ahmed Paşa azledilip, yerine Turhan Sultan'ı destekleyen Siyavuş Paşa getirildi. Kösem Sultan, ocak ağalarına, hem kendisi hem de ağalar için büyük bir tehlike arz eden IV. Mehmed'in bir vesileyle ortadan kaldırılıp, yerine hükmetmesi daha kolay olan Şehzade Süleyman'ın geçirilmesini önerdi.
Çünkü Şehzade Süleyman'ın annesi Saliha Dilaşub Sultan, ruhen itaatkâr ve sakin bir hayat sürmeyi seven bir kadındı. Ancak IV. Mehmed meselesini halletmek kolay olmayacaktı. Aleni bir suikast ile Mehmed'i zorla tahttan indirmek, zaten Sultan İbrahim'in öldürülmesinden sorumlu tutulan ve ”evlat katili” damgasını yiyen Kösem'in bir de torun katili olarak halkın gözündeki otoritesini büsbütün sarsacaktı.
Bunu önlemek gayesiyle Kösem Sultan, eceli ile öldü süsü vermek için IV. Mehmed'i Helvacıbaşı Üveys Paşa'nın hazırlayacağı zehirli şerbet ile öldürmeyi planladı. Ancak bu planı Kösem'in en yakınlarından biri olan Meleki Hatun, Turhan Sultan'a haber verince zehirletme planı da suya düştü. Zehirleterek IV. Mehmed'i öldürtemeyen Kösem Sultan tekrar bir suikast planı hazırladı, 2 Eylül 1651 akşamı İstanbul halkı iftarlarını ettikten sonra eğlenirken, Orta Camii'de toplanan yeniçeriler Kösem'in daha önce açık bıraktıracağı Topkapı Sarayı'nın kapısından içeri girerek, Sultan Mehmed ve taraftarlarını ortadan kaldırıp, Şehzade Süleyman'ı padişah yapacaklardı.
Saraya bir baskın yapılacağını bilen, ama zamanını kestiremeyen Turhan Sultan ve Lala Süleyman Ağa yeniçerilerin silahlandıklarını haber aldıklarında, suikast vaktinin geldiğini anlamışlardı. Lala Süleyman Ağa, sarayın etrafını kendi adamlarıyla koruma altına aldı ve Turhan Sultan ile istişare ederek Kösem Sultan'ın katledilmesi kararı aldılar.
Lala Süleyman Ağa, özel bir ekip oluşturdu ve onlarla birlikte Harem'deki Kösem taraftarlarını kılıçtan geçirdi. Bu arada Kösem Sultan'ın kızlarından biri ”valide benim” diyerek Süleyman Ağa ve adamlarının önüne atıldı ise de onu tanıyan hadımlardan biri askerleri uyardı.
Askerler, valide sultanın odasına zorla girdi ve odasındaki gizli bir dolapta saklanan Kösem Sultan arasında öylesine korkunç bir boğuşma yaşanmıştı ki, odanın her tarafı kan revan içinde kalmıştı. Hayattayken Osmanlı tarihinde birçok ilke öncülük eden Mahpeyker Kösem Sultan, ölümüyle de Osmanlı tarihine yine bir ilke öncülük etmişti.
Saltanat Naipliği
daha önce planladıkları üzere kendilerini verilmelerini istedikleri kişilerin isimlerini içeren bir listeyi Veziriazam Siyavuş Paşa'ya gönderdiler. Siyavuş Paşa, ağaların isteklerini öğrenince kendi canının derdine düştü. Ocak ağalarının yanına veya padişah sarayına gitmek arasında tercih yapmak zorunda olduğunu anladı. Kısa bir süre düşündükten sonra saraya gitmeye karar verdi ve Topkapı Sarayı'na gitti.
Sarayın dış kapılarının açık olduğunu gördüğünde korkusu bir kat daha arttı. IV. Mehmed'in yanına ulaştığında tüm gelişmeleri öğrendi ve padişahın güvenliğini sağlamak için bazı tedbirler aldı. Kösem Sultan'ın öldürüldüğünü öğrenen Samsoncu Çavuş, ocak ağalarına durumu iletmek için hemen saraydan ayrıldı. Bu feci haberi öğrenen ocak ağaları ne yapacaklarını tam olarak kestiremeyerek önce Orta Camii'ye geldiler ve burada en kısa zamanda bir çözüm yolu bulmak için hal çareleri aradılar.
Bu arada Orta Camii ve etrafı, Süleymaniye Camii’ne kadar tıka basa silahlı yeniçeriler ile dolmuştu. Şerifi dışarı çıkarttı ve tellallarla şehir halkını sancak altında toplanmaya davet etti.Sancağın dışarı çıktığını ve padişahın da halkı sancak altına toplanmaya davet ettiğini öğrenen İstanbul halkı, büyük bir sel gibi Sultanahmet Meydanı’na akın etti.
Topçu ocağı mensupları da sancağın altına dahil olunca, durumun IV. Mehmed’in lehine olduğunu gören yeniçerilerde ”Sancak-ı Şerif altında bulunalım. Ve kendimizi isyan pisliğinden temizleyelim” diyerek grup grup padişah tarafına geçmeye başladılar.
Artık kendi taraftarlarının da sancak altına koştuğunu gören ocak ağalarından birinin şehri ateşe vermeyi önermesi üzerine Yeniçeri ağası Mustafa Ağa, tarihe mal olmuş şu sözleri söylemiştir:
Bre Ömer! Bre eşek!
Bu senin söylediğin söz nasıl sözdür?
Sus!
O çeşit türrahatı (zırvayı) ağzına alma.
Birkaç günlük ömür için din ve devlete düşman ve kafirler gibi ihanet mi edelim?
Ve cihan durdukça lanete siper olup, ocağımızın temeli yıkılıp, harap olmaya sebep ve illet mi olalım?
Allah’a hamd olsun Müslümanız.
Kavgamız devlet ve dünyaya aittir.
Sözümüz oldu, ne güzel…
Olmadı, emir Allah’ındır.
Kazaya rıza…
Önce beni, sonra sizi öldürürler.
Bir can için devlete ve Allah’ın kullarına suikast layık mıdır?
Senelerdir ocak ağalarının zorbalıklarından muzdarip olan İstanbul halkı bunların katledilmesini savunurken, Turhan Sultan yeni bir yeniçeri ağası tayin ederek toplu bir katliamın önüne geçebildi. Böylece halkla askerin çatışması önlendi.Birkaç gün sonra ise başta Bektaş Ağa olmak üzere önde gelen ocak ağaları saklandıkları yerlerden çıkarıldılar ve daha sonra öldürüldüler.
Vaka-i Vakvakiye
Uzun zamandır sürdüğü iktidarda dışarıda büyük zorluklarla karşılaşan Turhan Sultan, tüm bunların ötesinde devlet içerisinde isyancılarla uğraşmak zorunda kaldı. Mart 1656'ya gelindiğinde yaşanan "Vaka-i Vakvakiye" de tüm bu olanların en ağırıydı. Turhan Sultan'ın en yakını olan Meleki Hatun bu ara öldürüldü. Ama kısa zamanda o dönemin sadrazamı olan Mehmed Paşa'nın girişimi ile isyanın elebaşıları saraya davet edilme bahanesiyle öldürüldü. Böylece devlette kangren olmuş son sorun da aşıldı. Böylece sakin bir ortam sonunda oluşmuştu.
Büyük Valide Kösem Sultan ve ocak ağalarının öldürülmesi ile sonuçlanan ayaklanmanın neticesinde iktidar, içoğlanları ve onlarla işbirliği yapan bazı kişilerin eline geçmiştir. Bunlar daha önceki ayaklanmalardan ders almayarak, devlet işlerine karışmak, hazineden gereksiz harcamalar yapmak, yetkilerini kötüye kullanarak kendilerini resmî görevlerinden üstün saymakta idiler. Bu arada Girit Savaşı'nın sürmesi ve başarı elde edilememesi hükûmet otoritesini sarsmıştı.
Paranın değer kaybetmesi iktidarı ellerine geçiren içağaları ve yardımcılarına karşı düşmanlığı artırmıştır. Görevliler her aksayan işin sorumluluğunu bunlara yüklemekte idiler. Bu sebeple İstanbul'da halk ayaklanmaya hazır bulunuyordu. Bu ayaklanmaya önderlik edecek olanlar arasında Kaptan-ı Derya Zurnazen Mustafa Paşa ile Bostancıbaşı Hasan Ağa bulunuyordu.
Bu sırada Girit'ten dönen yeniçerilerin aylıklarının ödenmemesi üzerine Ağa Kapısı'na başvurduklarında Kulkethüdası tarafından tahkir edilmeleri ve sadrazam Ermeni Süleyman Paşa'nın ödeneklerinin düşük akçe olarak dağıtılması hoşnutsuzluğu artırmıştır.
Ayaklamaların Gelişimi ve Sonuçları
29 Şubat 1656 günü Hasan Ağa, Şamlı Mehmed Ağa ile Galata voyvodalarından Karakuş Mehmed Ağa, maaşlarını alamayan sipahiler ve maaşlarını aldıklarında hırpalanmış olan yeniçerileri ayaklandırdılar. Olay üzerine toplanan ayak divanında Mihter Hasan Ağa söz alarak, henüz genç yaştaki IV. Mehmed'e kendisine karşı olmadıklarını bildiren bir duadan sonra isteklerini anlatarak idamlarını talep ettikleri kişilerin adları yazılı bir defteri padişaha verdi.
Padişah listede olanların canlarının bağışlanmasını istediyse de ayaklananlar direndiler. Bunun üzerine bostancıbaşı istenilen kişileri öldürerek cesetlerini ayaklananlara teslim etti. Bu cesetler Atmeydanı'na götürülerek orada bulunan çınar ağacına asıldı.
Köprülüler Devri
Oğlunun tahta çıkışının 8 yıl ardından Turhan Sultan artık güçlü bir sadrazam aracılığı devleti emin ellere teslim etmek istedi. O sıralarda oldukça yaşlı ve okuma yazması olmayan bir adam geldi. Mimar Kasım Ağa'nın vezîriâzamlığa uygun gördüğü hemşehrisi Köprülü Mehmed Paşa'nın adı gizlice Turhan Sultan'a bildirildi.
Onun mevcut sorunların üstesinden gelmeye gücü yeteceği, vezîriâzamlığa lâyık olduğu yolundaki tavsiyeler üzerine Turhan Sultan bu tayini uygun gördü. Köprülü Mehmed olarak bilinen şahıs ile görüşen Turhan Sultan devlet için en uygun kişinin o olduğuna karar verdi. Dört şart öne süren Köprülü Mehmed kendi yerini sağlama almak istedi.
1. Telhisleriyle bildirdiği meselelere karşı çıkılmayarak icraya konulmasının temini;
2. En faydalı olan ricâli istihdam edebilmek için tevcihat hususunda asla ricada bulunulmaması;
3. Vüzerâ veya vükelâdan birine teveccüh gösterilerek kendi salâhiyet alanına dahil ettirilmemesi,
4. Kendisi hakkında konuşmak isteyecek garazkâr kimselere fırsat verilmemesi) “Vallāhü’l-azîm bu ricalarına müsaade olunur” diyerek kabul etti.
Sonuçta Boynuyaralı Mehmed Paşa başarısız sadrazamlığı sebep gösterilerek azledildi ve Köprülü Mehmed sadrazam oldu. Böylece akıllı bir devlet adamı iş başına geldi ve zor durumdaki Osmanlı Devleti için önemli bir adım atılmış oldu.
Kadınlar Saltanatının Sonu
Turhan Sultan'ın iktidarı bir devlet adamına bırakması ile, Hürrem Sultan'dan başlayarak devam eden ve diğer valide sultanlar ile haseki sultanların devlet yönetiminde söz sahibi oldukları Kadınlar Saltanatı denilen dönem de bu şekilde son bulmuştu.
Edirne'deki İkamet
1657 sonbaharından itibaren IV. Mehmed'in seferler dolayısıyla Edirne'de uzun süreli ikametleri sırasında Turhan Sultan da onun yanında bulundu. Padişahın kısa süreli Edirne'den ayrılışlarında gözetimi için çoğunlukla vezirlerden biri görevlendirildi. Oğlunun uzun süreli seferde bulunduğu esnada zaman zaman İstanbul'a gitti. Edirne'ye gidiş dönüşlerin başlamasından birkaç yıl sonra 1672'de (1661-62) saray içinde oğlu adına bir daire (Avcı Sultan Mehmed Han Dairesi/Dolmabahçe Kasrı) yaptırdığı bilinmektedir.
Turhan Sultan, Lehistan seferi için 5 Haziran 1672'de törenle Edirne'den çıkıp Kamaniçe yönünde hareket eden oğluyla birlikte Babadağı'na kadar gitti. Ordu seferden dönünceye kadar burada kalmaya karar verdi ve kubbe vezirlerinden İbrâhim Paşa muhafazasıyla görevlendirildi.
Bu sırada sekiz yaşında bulunan torunu Şehzade Mustafa da onun yanındaydı. Ancak Babadağı'ndaki ikameti ordunun dönüşüne kadar sürmedi. Ordu sefer dönüşü Edirne'ye vardığında Turhan Sultan İstanbul'da idi. Padişah bir hafta geçmeden musâhib ikinci vezir Mustafa Paşa'yı annesini getirmek üzere İstanbul'a gönderdi.
Şehzade Süleyman ile Şehzade Ahmet'i koruması
Kösem Sultan ile Saliha Dilaşub Sultan'ın 1651 yılında Şehzade Süleyman'ı tahta çıkarmak için planlar yaptığında Şehzade Süleyman ile validesi yeniden kurtuldu ve idam edilmediler fakat Gülnûş Emetullah Sultan’ın etkisiyle oğulları Şehzade Mustafa ve Şehzade Ahmed’in doğumundan sonra, IV. Mehmed oğullarının tahta çıkması için Şehzade Süleyman ve Şehzade Ahmed'i ortadan kaldırmak istediği zaman garip bir şekilde Turhan Valide Sultan engel olmuş ve kendisinden doğma olmamalarına rağmen şehzadeleri korumuştur.
Sonraki Otuz Yıl
Devlet idaresindeki etkili yıllardan sonra Turhan Sultan sakin bir hayat yaşadı. Hayır işlerine yönelen Valide Sultan'ın bu kadar hızlı iktidardan elini çekmesi Kösem Sultan'ın yaşadığı hızlı düşüş ve çok karışık bir dönemde yaptığı naibeliğin yorgunluğu olabilir. Kendisi saltanat naibi olarak devleti yöneten son Valide Sultandı. Ayrıca Turhan Sultan, toplam 34 yıl Valide Sultanlık yaparak Osmanlı tarihinin en uzun süreli Valide Sultanı oldu.
Vezîriâzam Siyavuş Paşa’nın görevden alınmasının ardından katledilmesini, Sabatay Sevi’nin ölümle cezalandırılmasını önlediği bildirilir. Fakat Anadolu kazaskerliği sırasında doğru sözlülüğüyle takdirini kazanmış olan Şeyhülislam Hocazâde Mesud Efendi’nin o günkü entrika ve rekabet ortamı içerisinde uğradığı suçlamalar (IV. Mehmed’in yerine Şehzade Süleyman’ı geçirme gayreti içerisinde olması) sonucu katli (Osmanlı Devleti’nde görevinden alındıktan sonra katledilen ikinci şeyhülislamdır) Turhan Sultan’ın bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir.
Oğlu üzerinde büyük bir nüfuzu vardı. IV. Mehmed’in de annesine çok bağlı olduğu açıktır. Onu karşılayıp uğurlaması, vedalaşması sırasında hüzünlenip ağladığı kaynaklarda belirtilir. Devlet idaresindeki rolü ölümünün ardından söylenen, “Devletin rükn-i a‘zamı gitti”; “Devletin bir rükn-i rekîni ... idiler” gibi ifadelerde belirtilmiştir.
Turhan Sultan'ın Yazdığı Mektuplar
Talimatlarında “Bazılarının tepesinden sopayı eksik etmeyeceksin...” ifadesini sıkça kullanan Hatice Turhan Sultan'ın birkaç emrini ve emirlerin elyazısı ile olan orijinal görüntülerini bu sayfadaki kutuda bulabilir, hayattan 1683'te ayrılıp inşaatının tamamlanmasını sağladığı Yeni Cami'deki türbeye defnedilen Valide Sultan'ın diğer mektuplarını da Prof. Afyoncu'nun kitabından okuyabilirsiniz... Aşağıda, Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun Topkapı Sarayı Arşivi'nde bulup yayınladığı ve Turhan Sultan'ın elyazısı ile olan emirlerinden bazıları, dilleri günümüzün Türkçesine nakledilmiş şekilde yer alıyor... Turhan Sultan'ın Sadrazam Gürcü Mehmed Paşa’ya emri:

Paşa’ya selâmdan sonra bildirilir ki: Saadetli arslan oğluma ‘Donanmayı bu hafta Perşembe günü çıkartırız’ demişsin. Şimdi şöyle çalışasın ki sözün doğru çıksın, zira padişahların huzurunda gerçek olmayan sözler söylemek hatadır. Ziyadesiyle dikkat edip sözünüzü doğru çıkarmalısın. Perşembe günü işin bitmesi için çalışın. Nice düşmanların gözü kör olsun. Ve hem ‘Zâhiren bizim düşmânımız var, efendimize bizi yanlış anlatırlar’ diye buyurmuşsun. Gerçi düşmansız kimse olmaz. Lâkin siz doğrulukla hizmet edip din ve devleti kayırdıktan sonra, hâşâ, Hakk Teâlâ kuluna zulmetmez. Hemen siz cân u gönülden çalışın. Göreyim sizi, sözünüz padişahın huzurunda yalan çıkmasın. Donanmanın perşembe günü çıkmasına çalışın ve bizi de doğru neticeden haberdar edin. Valide Sultan.

Turhan Sultan’ın Sadrazam İpşir Mustafa Paşa’ya yazdığı emir: ...Ne istiyorlar? Muradları nedir? Elbette bunları bir tahrik eden vardır, zaten bir-iki kişiden biz işkilleniyoruz. Tamamen bir fesat başı olan azledilmiş defterdar ‘Ben Valide Sultan’a sekiz yüz kese vereyim, o da sadrazamlıkmührünü bana versin’ diye ona-buna gidip konuşuyormuş. Allah saklasın, bana ne para lâzımdır, ne de sadrazamlık mührünü satarım. Bu nasıl sözdür? Mühür parayla verilmez, kim din ile devleti kayırıp güzel ve doğru hizmet ederse ona verilir. Allah bilir ki, bunları işittim ve ziyadesi ile elem çekip gazaba geldim. Bu cevaplardan senin haberin var mı? Bilmiş olasın! Defterdarı arayıp bulup getirttiniz mi? Elbette ilgilenip hesaplarını görüp şeriata havale edeceksiniz. Böyle fesat başlarının kalmalarının lüzumu yoktur, zira el altından tahrik ederler. ....Valide Sultan.
Turhan Sultan, 1652 yılında Girit'e gidecek donanmanın İstanbul'dan ayrılma tarihinin yaklaşmasına rağmen hazırlıkların bir türlü tamamlanmaması üzerine Sadrazam Gürcü Mehmed Paşa'ya “Beni aldatıyorsun” diyordu:

On binden fazla kürekçi yok. Artık yeter, para veriyoruz! Cephane için para istiyorsunuz, veriyoruz, bitmiş olması lâzımdı. Bu âna kadar tamamının bitmesi gerekirdi. Hep huzurumuzda lâf edip gidiyorsun, bu işin aslı nedir? Vallahi ‘Bildim, bilmedim’ demeyesin. On-on beş gün içinde donanmayı kusursuz şekilde ortaya çıkartmazsan artık kendin bilirsin. Dini ve devleti kayırmak böyle mi olur? Ümmet-i Muhammed’in hizmeti böyle mi olur? Eğer doğrulukla hizmet etmezseniz pâdişâhın ekmeği size haram, cümle ümmet-i Muhammed’in günâhı ve vebâli de boynunuza olsun. Eski emektarsınız diye sizlere inandık ama ne güzel hizmet idüp yüzünüzü ağartırmışsınız! Size düşen bize bunları söyletmemek, işleri her gün gözden geçirtmemek idi. Şimdi bildiriyoruz ki gözünüzü açıp mukayyet olun! Tershane’ye niçün boş yere gidip oturup bakınıyorsun? İyi hizmet et, ziyadesiyle dikkatli ve mukayyet ol, sonra kendin bilirsin. Size düşen Kaptan Paşa’ya tenbih edip ‘Ne lâzım ise bildir, vereyim’ demek ve parayı vermektir. Siz kusur etmediğiniz takdirde suç kaptanındır ama siz böyle yapmıyorsunuz. Valide Sultan. Turhan Sultan'ın Sadrazam Gürcü Mehmed Paşa'ya gönderdiği bir başka emir:

Paşa’ya selâmdan sonra: Askerin maaşı meselesi ile ilgileniyor musun? Bu hafta içinde ödeyebilecek misiniz? Ziyâdesiyle ilgilenip bize lâf getirmeyin. Maaşların ödenmesinin gecikmesi hâlinde size de, bize de zarar geleceğini bilirsiniz. Allah’ı severseniz gayret gösterin, ödemeler bu haftadan sonraya uzamasın. Başımızı önce Allah’a, daha sonra da size dayadık ve size inandık. Şimdi ziyâdesiyle gözünüzü açıp her şekilde hizmete devam edesin. Geciktirilecek zaman değildir.
Bu düşünce yüzünden geceleri uykunun bize haram olduğu Allah’ın mâlûmudur. İçeride bize, dışarıda da size ümmet-i Muhammed’i korumak, din ile devleti izleyip gözetmek düşer. Herkesin ve önde gelen din adamları ile sizin göreviniz ağız birliği etmek, her şekilde etrafı kollamak, zulmedenleri arayıp izlemek, bunları uyarmak, cezalandırmak ve düzeni korumaktır.
Etraftan ‘Ödenmeyen maaşlar çoktur, para da yetişmiyor’ diye sözler işitiyoruz. Bunun gereğini yerine getirin. ... ‘Halka zulmedildiğini duyarsam siz bilirsiniz’ diye tenbih edin ve Allah’ı severseniz bu hususlarda dikkatli davanın. Donanmaya da özen gösterin, Kaptan Paşa’ya işlerin yapılma zamanının geldiğini söyleyin. Bizi fazla konuşturmadan hayır duamızı almanızı istiyoruz, göreyim sizi. Valide Sultan.
Ölümü
Turhan Valide Sultan Viyana yenilgisinin haberi gelmeden bir sene önce 4 Ağustos 1683'te öldü ve cenazesi kendi tamamlattığı Yeni Camii'nin avlusundaki Turhan Sultan Türbesi'ne gömüldü.
Ölümünden sonra
Böylece II. Süleyman'ın ileride 8 Kasım 1687 tarihine tahta çıkacağı vakte kadar Dört yıl Üç aydan daha uzun sürecek olan bir valide sultansız dönem de başlamış oluyordu. II. Süleyman'ın bu tarihte padişah olmasıyla valide sultanlık makamı Saliha Dilaşub Sultan tarafından doldurulmuş oldu.
Hayır İşleri
Turhan Sultan'ın bilinen ilk hayır eseri 1653'te Beşiktaş'ta yaptırdığı çeşmesi olup günümüze ulaşmamıştır. Venedikliler'le olan savaş sırasında (1645-1669) duyulan ihtiyaç sonucu Çanakkale Boğazı'nın her iki yakasında Fâtih Sultan Mehmed'in İstanbul'un fethinden sonra inşa ettirdiği iki kalenin (Rumeli tarafında Kilîdü'l-bahir, Anadolu tarafında Kal‘a-yı Sultâniyye) güneyinde birer kale, Rumeli tarafında Seddülbahir, Anadolu tarafında Sultâniye/Kumkale, yaptırmıştır. Her birinde birer cami, sıbyan mektebi, hamam ile ev, dükkân ve çarşılar bulunuyordu. Kaleler padişah tarafından 1659 sonbaharında inşaat devam ederken, 1661 yazında inşaat tamamlanmak üzere iken ve 1665 sonbaharında ziyaret edilmiştir.
İkincisinde Turhan Sultan da bulunmuştu. İnşasını III. Murad'ın zevcesi ve III. Mehmed'in annesi Safiye Sultan'ın başlattığı Eminönü'ndeki Yenicami, Turhan Sultan tarafından tamamlatılmıştır. 1598'de başlayıp denize yakınlığı dolayısıyla zor ve masraflı ilerleyen inşaat, III. Mehmed'in 1603'te ölümü ve Safiye Sultan'ın 1605'te Eski Saray'a naklinin ardından yarım kalmıştı. Pencere altına kadar yükselmiş durumdaki bina, elli altı yıllık bir aradan sonra bir cami yaptırmak isteyen Turhan Sultan tarafından mimarbaşı Mustafa Ağa'nın yönlendirmesiyle bitirilmiş (1663-64), 30 Ekim 1665 Cuma günü açılışı merasimle yapılmış, inşasına toplam 3080 kese akçe sarf edilmiştir. Yenicami Külliyesi cami, hünkâr kasrı, dârülkurrâ, sıbyan mektebi, sebil, çeşme ve türbe ile Mısır Çarşısı'ndan oluşmaktadır. Turhan Sultan camiye kitap vakfetme geleneğine uyarak hem Çanakkale Boğazı kıyısında yaptırdığı kaleler içindeki camilere hem de Yenicami'ye kitaplar vakfetmiştir. Ayrıca Kandiye Kalesi'nin alınmasının (1669) ardından kale içerisindeki binaların tamiri Turhan Sultan adına yapılmış, Saint Salvador Manastırı onun adına camiye çevrilmiştir. Kardeşi Yûsuf Ağa adına Rumelikavağı'nda bir Cami, İstefe'de bir han, Resmo'da bir cami ve mektep inşa ettirmiştir. Diğer bazı vakıflarıyla ilgili vakfiyesi de mevcuttur.
Yorumlar
Yorum Gönder