Ana içeriğe atla

Ertuğrul Gazi Han


Ertuğrul Gazi Han Rivayet odur ki Oğuz Han’ın Gün Han, Ay Han, Yıldız Han, Gök Han, Dağhan ve Deniz Han adlı altı oğlu vardı. Bunlardan ilk üçü (Bozok kolu) orduda ve şölenlerde Han’ın sağ tarafında; Diğer üç oğlu (Üçok) ise sol tarafta otururlardı.

Oğuz Han’ın bu 6 oğlundan her birinin 4 boyu olup, toplam 24 boydu. Kayı boyu da Bozokların Günhan koluna bağlı olan 24 Oğuz boyundan biriydi. Kuvvet ve kudret sahibi anlamına gelen Kayı boyunun ongunu (kuş sembolü) ise yırtıcı bir kuş olan şahindi. 

Damgaları ise iki ok ve bir yaylı ok anlamına gelen IYI şeklindeydi. Kayılar Anadolu’ya geldiklerinde aslında küçük bir aşiretten ibaret olup, imtiyazlı bir hanedana mensup değildi. 

Fakat tabiri caizse zamanın ruhunu iyi okuyarak ve fetih ruhunu da buna katarak koskoca bir imparatorluğun temellerini atmışlardı. 

Halen Anadolu’nun pek çok yerinde Kayı isimli köy, dere ve mevki ismi bulunmaktadır. 

Kayı boyu mensupları ise günümüzde, Afyonkarahisar, Aydın, Burdur, Bursa, Denizli, Erzincan, Eskişehir, Kastamonu, Isparta, İzmir, ve Muğla civarındaki ilçe, kasaba ve köylerde yaşamaktadırlar. 

Ertuğrul Gazi’nin Kökeni

Kayılara mensup Ertuğrul Gazi’nin ataları, 9. yüzyıldan sonra Selçuklular'la birlikte Ceyhun nehrini geçerek İran’a gelmiştir. Horasan bölgesinde Merv ve Mahan’a yerleşen Kayılar, Moğol saldırıları sebebiyle Azerbaycan’a ve ardından Sultan Tuğrul ve Alparslan’ın emîrlerinin himayesinde Doğu Anadolu’da Ahlat bölgesine yerleşmiştir. Buradan Anadolu’ya yapılan akınlara iştirak etmişlerdir. Daha sonra Ahlat emirlerine bağlanarak Gürcüler’e ve Trabzon Rum İmparatorluğu’na karşı savaşmışlardır. 

13. yüzyıl başlarında Ahlat’ın Eyyubiler’e geçmesi ve ardından Moğol istilası sebebiyle Mardin’e gelerek kendileri gibi Kayı boyuna mensup Artukoğulları’na bağlanmışlardır. 

Ertuğrul Gazi (Ö.1281 veya 1182)’nin biyografisiyle ilgili ilk bilgiler, ölümünden yaklaşık 100-150 yıl sonra yani 15. yüzyılda kaleme alınan eserlerde yer almaktadır. Söz konusu kaynaklar Oğuzlar’ın Kayı boyuna mensup olan Ertuğrul Gazi’nin soyunu, Oğuz Han’a ve hatta oradan 45 babada Hz. Nuh’un oğlu Yafes’e kadar götürürler. 

Babası tarihçilerin genel kabulüne göre Gündüz Alp olup, annesi Hayme Ana’dır. Ertuğrul’un kardeşleri ise Sungurtekin, Gündoğdu ve Dündar’dır. 

Hayme Ana - Devlet Ana Kimdir? 

Güngüz Alp’in eşi, Ertuğrul Gazi’nin annesi, Osman Gazi’nin de ninesidir. Oğlu Ertuğrul Gazi ile torunu Osman Gazi’yi Türk-İslâm ananelerinde göre yetiştirmesi, Kayı boyuna analık yapması ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna vesile olmasından dolayı “Devlet Ana” olarak da anılmıştır. 

Türbesi, Kayı boyunun yaylak olarak kullandığı Kütahya, Domaniç’e bağlı Çarşamba köyünde, II. Abdulhamid devrinde 1892’de inşa edilmiştir. 

Halime Hatun ve Ertuğrul’un Oğulları Ertuğrul Bey’in eşi Halime Hatun hakkında bilgiler net değildir. 

Evliliklerinden olan oğulları,

Saru Yatı (Savcı-ö.1287), 

Gündüz Alp (ö. 1306) ve 

Osman Bey (ö.1326)’dır. 

1281 yılında vefât ettiği kabul edilen Hâlime Hânım’ın mezarı Kayı boyunun kışlağı olan Söğüt’te Ertuğrul Gazi türbesinin bahçesindedir. Ertuğrul Gazi’nin Aşiretin Başına Geçmesi ve Kayılar, Moğollar’ın Mardin ve çevresini istila etmesi sonucu Erzurum yakınlarındaki Pasinler ovasına, Sürmeliçukur’a yerleşmişlerdir. 

Gündüz Alp’in burada hastalanarak 1228 yılında vefat etmesi üzerine de aşiretin başına Ertuğrul Gazi geçmiştir. Tarihçi Hadidi “Makamım maşrık ve Ertuğrul’dur adım Gazâdır Rum’a gelmekten muradım Bize bir köşe göster ki varalım Ölünceye dek kafire kılıç vuralım.” dizelerinde, Ertuğrul Gazi’nin gaza için Anadolu’ya geldiğini zikreder. 

Tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali'de, bu dönemde Ertuğrul Gazi’nin yanında Ağca Hoca, Kutgun Alp, Turgut Alp, Aykut Alp, Hasan Alp, Saltuk Alp, Samsa Çavuş, Sülemiş Çavuş, Abdurrahman Gazi, Akbaş, Mahmut Alp, Karaoğlan, Kara Mürsel, Bahşlı Karateke, Şeh Mahmut, Targal, Mihmar ve Karatekin adlı alplerin yer aldığını bildirir. 

Ertuğrul Gazi Moğollarla Savaşmış mıdır? 

Moğol saldırılarının Erzurum bölgesinde şiddetlenmesiyle Sungur Tegin ve Gündoğdu, Ahlat’a geri dönmüşlerdir. Ertuğrul Gazi ve kardeşi Dündar Bey ise batıya doğru hareket ettikleri sırada bir Moğol birliğiyle savaşan Selçuklu ordusuna yardım ederek savaşın kazanılmasında önemli rol oynamışlardır. 

Fakat sadece tarihçi Neşrî’nin kaydettiği bu rivayet, Moğolların Anadolu’ya giriş tarihi olan 1236’da Kayıların Anadolu’nun batısında bulunuyor olmaları sebebiyle ihtiyatla karşılanmalıdır. Bununla birlikte Ertuğrul Gazi’nin Ahlat’tan batıya göçtüğü dönem, Moğol akınlarının Doğu Anadolu’ya ulaştığı dönemdir. 

Nitekim Moğollar’ın buradaki ilk saldırısı da 1231’de Kemaleddin Ahmed Kervansarayı’nı yağmalamalarıdır. Bu olay üzerine Sultan Alaaddin Keykubad, Moğol hanı Ögeday(1229-1241)’a bir elçi göndermiştir. Ögeday ise, gönderdiği bir ferman ile Alaaddin’in kendi egemenliğini tanımasını istemiştir. 

Alaaddin Keykubad, bu fermandan kısa bir süre sonra vefat etmiş, Selçuklu ve Oğuz boyları için felaket yaklaşmaya başlamıştır. Baycu Noyan 1242 yılının sonlarında Erzurum’u zaptederek halkını kılıçtan geçirmiş, bir yıl sonra da Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğollar’a tabi bir devlet olmasına neden olan Kösedağ Savaşı (1243) gerçekleşmiştir. Bu dönemde Ertuğrul Gazi artık bir uç beyi olarak Söğüt ve Domaniç bölgesinde Moğol baskısından uzak bir şekilde Bizans kalelerine akınlar düzenlemektedir. 

Kayıların Söğüt’e Gelişi ve Ertuğrul Gazi’nin Vefatı Şükrullah’a göre Ertuğrul Gazi ilk olarak Sultan I. Alaaddin maiyyetinde 340 kişi ile Ankara yakınlarındaki Karacadağ’ı yurt tutmuştur(1230). Burada bir süre kaldıktan sonra oğlu Savcı (Saru Yatı)’yı Sultan’a gönderen Ertuğrul Gazi, yeni yurt isteğinde bulunmuştur. Ardından Söğüt’e gelerek Bizans kasaba ve köylerine akınlarda bulunmuştur. 

Alaaddin Keykubad’ın 1231’de İznik Rum İmparatorluğu’yla Eskişehir yakınlarındaki Ermeniderbendi’nde yaptığı savaşa da iştirak ederek savaşın kazanılmasında etkili olan Ertuğrul Gazi’ye Eskişehir ve çevresi (Sultanöyüğü) verilmiştir. 

1231’de Karacahisar’ı ve daha sonra Söğüt’ü ele geçiren Ertuğrul Gazi’ye bu bölge yurtluk olarak verilmiştir. 

Nitekim 1277’de gerçekleşen Alaaddin Siyavuş (Cimri) olayından sonra 3. Gıyaseddin Keyhüsrev (1264-1283) hükümdar olunca, Ertuğrul Gazi’nin onun huzuruna çıkarak hediyeler takdim ettiği bilinmektedir. 1279 yılında gerçekleşen bu ziyaret, Ertuğrul Gazi’nin Selçuklu Bizans sınırında bir uç beyi olduğunu göstermektedir. Bu tarihten sonra Ertuğrul Gazi’nin oldukça yaşlandığı ve aşiretin idaresini oğlu Osman Bey’e bıraktığı anlaşılmaktadır. 

Kaynaklar genellikle Ertuğrul Gazi’nin 93 yaşında(1281 veya 1282) Söğüt’te vefat ettiğini bildirirler. Söğüt’teki mezarı, I. Mehmed Çelebi(1413-1421) tarafından türbe haline getirilmiş, Sultan II. Abdulhamit tarafından da restore edilmiştir. 

Sultan II. Abdulhamid’in Osmanlı Köklerini İhyası Kayı aşiretinin Söğüt’teki bakiyesi olduğu kabul edilen Karakeçililer’in Osmanlı hanedanına mensup bir aile olarak II. Abdülhamid’i ziyaret etmelerinin akabinde çocuklara Ertuğrul adı konmaya başlanmış, “Ertuğrul’un ocağında uyandım, Şehidlerin kanlarıyla boyandım.” şeklinde başlayan Ertuğrul marşı bestelenmiş, Ertuğrul Alayı teşkil edilmiştir. 

Ayrıca II. Abdülhamid, saray muhafızı olarak görev yapan bu alayın mensuplarını Alman İmparatoru Wilhelm’e öz akrabaları olarak takdim etmiştir. Bununla birlikte Söğüt ve civarındaki birçok türbe bu dönemde restore edilerek Osmanlı kökleri vurgulanmıştır. 

Sonuç Söğüt bölgesine gelerek tarihte görülen en büyük imparatorluklardan birinin temellerini atan Ertuğrul Gazi, Osmanlı dirilişinin baş mimarıdır. Onun soyundan gelen Osmanlı sultanları ise küçük bir Türkmen beyliği olarak devraldıkları bu mirasın muhafızı ve yetmiş iki milleti bir arada tutan istimalet(hoşgörü) politikasının temsilcileri olmuşlardır. 

Günümüzde Kütahya Domaniç’te hala Eylül ayının ilk pazar günü, geleneksel olarak ‘‘Hayme Ana’yı Anma ve Göç Şöleni” düzenlenerek bu hatıralar halkımızın ve gençlerimizin zihinlerinde tazelenmektedir. Şölenlerde Domaniç yaylasından Söğüt’e göç yeniden canlandırılmaktadır. 

Bununla birlikte yine Eylül ayının ikinci haftasında Bilecik’in Söğüt ilçesinde “Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri/Yörük Bayramı” düzenlenerek Ertuğrul Gazi ve dirilişin beşiği Söğüt yad edilmektedir. 

Kaynak : OSMANLI İMPARATORLUĞU 2020 - HASAN ERDOĞAN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmed)

  II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmed)  Babası : İkinci Sultan Murad  Annesi . Huma Hatun  Doğumu : 29 Mart 1432  Vefatı : 3 Mays 1481  Saltunatı : 1451 - 1481 (30) sene Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, uzun boylu, dolgun yanaklı, kırmızı - beyaz tenli, kırık burunlu, kolları adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemasından birisi idi. Yedi tane yabancı lisan bilirdi. Âlim, şâir ve sanatkârları toplar ve onlarla sohbetten çok hoşlanırdı. Gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir kumandan ve idareci idi. Yapacağı işler hususunda, en yakınlarına bile hiç birşey sızdırmazdı. Fatih Sultan Mehmed'in ömrü seferlerle geçti. Yıkılmaz diye bilinen Bizans'ı yıktı. İstanbul'u fethetti. Ayasofya kilisesini câmiye çevirdi. Kryamete kadar câmi olarak kalmasını istedigi bu muhteşem mâbed için mükemmel bir vakfiye yazdırttı.  (Bu,vekâlet Arşivi Tapu Defterleri No:20, 27, 167, 251 ) 1127 sene kilise, 481 sene de câmi olarak kullanılan Ayasofya, 1934'de müze...

I. Murad Han

Sultan Murad  Babası - Orhan Gazi  Annesi - Nilüfer Hatun  Doğumu - 1326  Vefatı - 1389  Saltanatı - 1359-1389 (30) sene  

I. Mehmed (1413 – 1421)

  5 - I. Mehmed (1413 – 1421) Sultan Çelebi Mehmed , 1389 yılında Edirne’de doğdu. Babası Yıldırım Bayezid, annesi de Germiyanoğulları’ndan Devlet Hatun’dur. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, kırmızı yanaklı ve geniş göğüslüydü. Kuvvetli bir vücuda sahipti. Gayet hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini bile çekebilirdi. Padişahlığı süresince bizzat yirmi dört savaşa katılan Çelebi Mehmed, bu savaşlarda kırka yakın yara aldı. Başında kullanmış olduğu sarık, altın işlemeli kavuğu ile gayet güzel görünürdü. İçi kürklü ve yakası dik olan bir kaftan giyinirdi. Sultan Çelebi Mehmed Müslümanlara karşı göstermiş olduğu adaleti, aynı zamanda Hristiyan topluluklara karşı da gösterdi. İyi bir idareci ve politikacıydı. Tahsilini Bursa Sarayı’nda tamamladı. Daha sonra babası tarafından Amasya sancak beyliğine tayin edildi ve bu sırada devlet işlerini öğrendi. Fetret Devri’nden sonra Anadolu’daki beylikleri tekrar bir araya toplamayı başaran Sultan Çelebi Mehmed’...